İmam Hatiplere Düşmanlık Devam Ediyor
Bu ülkeden İslam devlet ve medeniyetini kovan ve hiç gerek yokken bu Müslüman milleti cebir ve şiddetle Batı medeniyetine zorla mecbur ve mahkûm eden Batıcı, laik, pozitivist, materyalist, seküler idareci, bürokrat ve aydınlar, halkın İmam Hatip Liselerine teveccühünü gördüklerinde hep ürktüler ve korktular. Bu korkuyu çoğu zaman da zinde güçleri harekete geçirmek için abartılı olarak işlediler.
Bugün kökleri geçmiş midir bunların?
Nerde?
Müslümanlar, muhafazakar bir iktidarın verdiği özgürlüklerle rehavete kapılmasınlar. Bu sistemin kodları hala din karşıtlığı üzerine kuruludur. Eğer en ufak bir fırsat bulsalar, CHP ve Batıcı ve laikçi o zihniyet, bu ülkeye en büyük irticayı yaşatırlar. Bunda kimsenin birşüphesi olmasın.
İşte onlardan birisi olan Bülent Serim şunları yazar:
“AKP iktidarı, Atatürkçü Cumhuriyet’i İslami cumhuriyete dönüştürmek için öncelikle eğitime ve hukuka el atmıştır.
4 ve 29 Ağustos günlerinde Odatv’de yayımlanan iki yazıyla, hukuka ve Anayasa’ya aykırı biçimde türban ve imam hatip konularındaki son gelişmeleri açıklamaya çalışmıştım. Bugün imam hatiplerin, Cumhuriyet’in ilanından bugüne, tarihsel süreç içinde gelişmesine ve bu gelişmede kimlerin rolü ve katkısı olduğuna bakmak istiyorum.
Hiç kuşkusuz Türk Milli Eğitim sistemini dini eksene oturtup eğitimi Anayasa’ya aykırı biçimde imam hatipleştirmenin ve laik eğitimi sonlandırmanın tek sorumlusu AKP iktidarıdır. Ancak insafla belirtmek gerekir ki, imam hatip okullarının Anayasa’ya aykırı biçimde yaygınlaştırılmasının tek sorumlusu AKP iktidarı değildir. Bunu anlamak için imam hatip okullarının tarihsel gelişimine bir göz atmak yeterli olacaktır.”( http://odatv.com/hangi-hukumet-doneminde-kac-tane-acildi-0301131200.html)
İmam Hatiplere vurulan darbelerden ister istemez öğretmenler ve öğrenciler olarak etkileniyoruz. Bir yandan aşkımız, iştiyakımız, heyecanımız artıyor, daha bir bileniyor ve keskinleşiyoruz. Bir yandan da bu darbeler, 28 Şubatta olduğu gibi bizi eritiyor, maddî manevî olarak içimizi boşaltıyor, bizi bitiriyordu.
Her şeyde olduğu gibi eğitimde de huzur ve istikrar çok önemlidir. Bunu yakaladığımız günler muhteşem, kolumuz kanadımız kırıldığı bozgun günlerinde ise bütün damarlarımızdaki kan isyan ile atıyor, öfkemiz kafatasımızı çatlatacak hale getiriyor, çaresizlik belimizi büküyor, en korkunç ve zifiri karanlık günlerde bir dost, bir teselli bulamama ve öğrencilerimizin ellerinizden kayıp gitmesi bizi kahrediyordu.
Bu duygularımızı “İlim ve Özgürlük” kitabımızda yazmıştık. Gelecek yazımızda oradan iki vaziyet ve iki haleti ruhiyeyi alıntılamak istiyorum.