Zaman mıydı değişen?
Büyükannem; “zaman değişti, çocuklarımıza ulaşamıyoruz” derdi. Bugün aynı ifadeleri bizler de dile getiriyor, çocuklarımızın anlam veremediğimiz tavırlarına zamane çocuğu deyip geçiştiriyoruz. Yanlı davranıyor, sorumluluktan kaçıyoruz. Hatalarımızla yüzleşmek yerine suçu zamana yıkıp işin içinden çıkıveriyoruz. Ne de olsa biz hatadan beriyiz suçlu olan zaman..!
Sevdiklerimizle aramıza duvarlar örülüyor, canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımıza ulaşamıyoruz. Çocuklarımızla bizi birbirimize kenetleyen değerler bir bir yıkılıyor, suni ilişkiler suni sevgiler üretiliyor. Çocuklarımızın ruhlarına inemiyor onlarla ortak bir dil geliştiremiyoruz.
Zaman bir yaz yağmuru gibi ayları, günleri ve dakikaları alıp götürüyor. Saat başı kapımızı çalıyor ve yolun sonuna işaret ediyor zaman. Geçen her dakika, bize hayatın geçiciliğini fısıldıyor, yaşam, ömür ve ölümün ayak seslerini getiriyor. Bizler ise daldığımız uykudan bir türlü uyanamıyor ve zamanı hatalarımıza kurban ediyoruz.
Şunu kabul etmeliyiz: Değişen zaman değil, değişen insanın kendisi, yani değişen bizleriz… O yüzden suçu zamanın üzerine yıkıp kendimizi geri çekemeyiz.
Hayatımızı kolaylaştırmak için teknolojinin sunduğu imkanlardan faydalanabiliriz fakat bu araçların bizi esir almasına müsaade edemeyiz. Aksi takdirde özümüzden uzaklaşır ve zamanı suçlamaya devam ederiz. Unutmayalım teknoloji amaç değil bir araçtır.
HAYALLERİMİZDEKİ ÇOCUK
Anne babalar, okumuş ekmeğini eline almış çocuklar yetiştirmek istiyorlar. Elbette her anne babanın böyle bir hayali olmalıdır, bu doğal bir temennidir. Fakat ailenin bu talebi fotoğrafın sadece görünen kısmını teşkil ediyor. Bizler mesleğini eline almış fakat aynı zamanda akıllı, bilinçli, şuurlu ve dindar çocuklar yetiştirmek zorundayız.
Zaman daha yaşamın başında kurban edilen çocukların, hazin öykülerine tanıklık eder. Bunda anne babaların büyük payı vardır. Nitekim bu çocukların manevi dünyaları boştur, onlar içeriden ziyade dışarıdan beslenir ve hayatı bir eğlenceden ibaret görürler. İhtiras sahibidirler, bencilliğe, yalnızlaşmaya, sevgisizliğe, şiddet ve zorbalığa meyillidirler. Çocuklarımız maneviyattan uzaklaştıkça bu hastalıklar daha da artar ve onlarla ortak bir noktada buluşamaz hale geliriz. Böyle durumlarda nerede hata yaptık demek yerine, suçu zamana yıkıp çekiliriz kenara. Çünkü bu çok daha kestirme bir yoldur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.