Müslümanların Sistem Talebi
Bugün gerek Türkiye’de, gerekse diğer İslam ülkelerinde İslam kanunlarının uygulanabileceği bir siyasal ve toplumsal düzenin kurulmasını amaçlayan hareketler hep olagelmiştir.
Ne var ki İslam’a ve Müslümanlara en temel haklarını tanımayan ve her bahaneyi kullanarak sürekli zulmeden sistemler yüzünden bu hareketler her zaman kendilerini doğru ifade edecek imkan ve fırsatı bulamamışlardır.
Bu hareketlerin çoğunun uzun soluklu olmaması veya hiçbirinin tam bir başarı yakalayamaması, sadece kendi kusurlarından değildir. Burada bir sorun varsa, daha çok, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve halkın iradesine saygıdan bahseden, ama bütün bu ilkeleri bizzat kendisi çiğneyen zalim, “otoriter”, “totaliter”, “diktatör” ve “faşist” sistemlerin kaynaklanmaktadır.
Yoksa hukukun üstünlüğünün ve adaletin olduğu her zeminde Müslümanların başarıyı yakalayacakları kuşkusuzdur. Bunu çok iyi bilen bizdeki Batıcı sistem, her düşüncenin sosyal hayatta yer almasına izin verirken, İslam düşüncesinin sosyal hayatta yer almasına, devlet ve düzen içinde etkin olmasına asla izin vermemiştir.
Buna hep “laiklik” bahanesi ile karşı çıkmış, bu tür hareketleri “irtica” sayarak çok ağır biçimde cezalandırmıştır. Şimdi de karşımıza “sekülerizm” diye bir şeyi parlatarak dayatıyorlar. Şu bildik laikçilik cinayetlerin ta kendisi değil midir bununla yutturulmaya çalışılan?
Batıcılar, “ülkelerin gelir düzeyi yükseldikçe kişilerin bir dine sahip olma eğiliminin düştüğünü” iddia ederler.
Öyle mi?
Öyleyse ekonomisi bir hayli yükselerek dünyada önemli bir sıraya gelen bu ülkede niye hala bir İslam Partisi kurmak yasaktır? Komünizmin, sosyalizmin, kapitalizmin, faşizmin, nasyonalizmin partileri var ve seçimlere katılıyorlar. Fakat hâlâ bir “İslam Partisine” izin yok.
Hatta şu soruya aklı başında bir cevap bekleme hakkımız var elbette: Madem öyle, niye ülkenin gelir düzeyini yükselten iktidardaki muhafazakar partiden “bir İslam cumhuriyeti kurma” endişesi taşıyorlar?
Bahanesi nedir bunun?
Laiklik öyle mi?
Oysa laikliği kendilerinden aldığımız Batılı ülkelerde “Hıristiyan Partileri” vardır. Buna ne demeli? Bu mudur Batılılaşma adına yapılan çağdaşlık, modernizm, özgürlükler, insan hakları ve düşünce hürriyeti?
Batıcılar bu ve benzeri ne kadar parlak söylemlerde bulunurlarsa bulunsunlar, şu anda korkunç bir dayatma, baskı, cebir ve şiddet içinde kendi halklarına zulüm etmektedirler. Kendilerine saygı duyup değer veriyorlarsa, her şeyden önce bu sahtekarlıklarından vaz geçmelidirler.
Hiç aynaya bakmıyorlar mı acaba bu utanmaz arlanmazlar?
Baksalar da utanmazlar. O duyguyu çoktan kaybetmişlerdir. Sebeplerini tek tek yazdık bunun.
Siz hala “Batılılaşma Cinnetinde Aydınların Karanlığı” kitabımızı okumadınız mı?