Zor İştir Teslimiyet
Öncesinde iman ister, ilim ister, ibadet ister, helal lokma ve işleri ilahi kanunlara göre işlemek, yani salih amel ve doğru muamelat ister, ahlak için çabalama, nefisle mücahede ister. Zaten zor işler büyük başarılar, hep bir büyük çabanın, çetin imtihanların sonunda gelir insana. Tesadüfen gelen bir başarı yoktur.
Sabırla koruklar üzüm olur. Ya insan? Onun tatlılaşması çok ama çok çaba ister. İnsan bunu göze almalı ve girişimde bulunmalı. Hayat bunun içindir.
İnsan bunu göze alamazsa, acı çeker. Etrafında dönüp dolaşan olayları anlayamaz. Bir gün gelir, hayat yorar onu. Yaşamaktan bıktığı an belki intiharı seçer. Acı bir son.
Daha acısını gördüm bu gece televizyonda. Ana haberlere konu olmuştu. Kocaeli'de kanser hastası olan oğlunu çok acı çekiyor diyerek başından 2 el ateş ederek öldüren baba Salim Biricik'in ifadesi şok etti.
Kanser hastası oğlunu acı çektiği için öldüren baba, çocuğunu ’beni öldür’ diye yalvardığı için öldürdüğünü söyledi. Kocaeli’nin İzmit ilçesine bağlı Erenler mahallesinde yaşanan olayda, Salim Biricik, kanser hastası olan oğlu Fatih Biricik’i daha fazla acı çekmesini önlemek için öldürmüştü.
Fatih Biricik'in dayısı Temel Onat olay hakkında açıklama yaptı. Olay sonrası eniştesi Osman Biricik'in kendisini aradığını söyleyen Onat, "4 aydır kanser tedavisi görüyordu. Son zamanları kötü gidiyordu. Dün akşam 24.00 civarında işlendi olay. Daha sonra eniştem aradı, oğlunu vurduğunu tebliğ etti. Biz de gittiğimizde olay yeri inceleme ekipleri, savcı ve sağlık ekipleri oradaydı zaten.
Son zamanlarda artık psikolojilerini çok kaybetmişlerdi. O an tabi ablam odada yokmuş. Silah sesine çıkınca olayı görmüş. Oğlu, 'Ya yaşatın ya da öldürün' demiş o da öldürmüş. Kendi talepte bulunmuş babasından. Son zamanlarda acıları artmıştı. İlaç tedavisi görüyordu. Ameliyat da olmuştu. Acıları artınca babasının da acıları artmıştır haliyle, tabi o anki duyguları neydi onu bilemeyiz. Baba oğul bir arada kalıp da aralarında ne geçti kimse bilemez".
Evet, büyük acı…
Artık o baba, o anne, o kardeşler nasıl yaşayacaklar?
Tek teselli kaynakları var. Allah’a iman ve teslimiyet. İmtihana rıza…Bunu bari bundan sonra iyi öğrenseler…
Allah Teâlâ kullarını imtihan eder. Dünya zaten bunun içindir. Nimet ve safa her zaman acı ve ızdıraptan daha çoktur. Bu yüzden insanlar yaşamayı severler. Ama bazen acılarla da denenirler. Ta ki kul olduklarını anlasınlar ve Allah Teâlâ’ya yönelsinler.
Hz. Yâkûb (as) üstüste gelen musîbetler sebebiyle hâlini, “Bana düşen ancak sabr-ı cemîldir.” diyerek beyân eder.
Dayanılmaz hastalık ve iptilâlara mâruz kalan Eyyûb (as), hanımının: “Rabbine duâ et de bu muzdarip hâlin son bulsun.” şeklindeki talebine:
“– Hak Teâlâ bana seksen sene sıhhatli bir ömür verdi. Henüz o kadar hastalık çekmemişken sıhhat istemekten hayâ ederim.” mukâbelesinde bulunmuştur.
İbrâhim (as) da ateşe atılırken yardıma gelen meleklere:
“– Ateşi yandıran kimdir? O benim hâlimi biliyor. Sizden bir talebim yok!” buyurmuştur.
Aslında nefsin tezkiyesi yolunda kat edilen merhaleler, bunlardan ibâret olmakla berâber, kemâlât ehline tevdî olunan hizmetler îtibâriyle bir merhale daha vardır ki, ona da nefs-i kâmile veya nefs-i sâfiye denir. (Osman Nuri Topbaş, İmandan İhsana Tasavvuf, Erkam Yay.)
İnsan yaratılışında iyi ve kötü huyları bir kabiliyet olarak içinde taşır. İmtihan ise, arınması, saflaşması ve Allah Teâlâ’ya teslimiyette huzur bulan bir kul haline gelmesi için çabalamasıdır. O zaman ona kahır gibi gözükenler bile lütuf gibi gelecektir. Mevla’nın neylerse güzel eylediğini anlayacaktır.
Cenâb-ı Hakk’ın bizzat râzı ve hoşnûd olduğu bir nefs olan merdıyyede kötü huylar yok olmuş, güzel huylar ve ahlâkî meziyetler inkişâf etmiştir. Öyle ki; Yaratan’dan ötürü yaratılanlara şefkat, merhamet, sevgi, cömertlik, affedicilik ve hassâsiyet onda bir lezzet hâlindedir. Bu mertebedeki bir mümin, nefsini en güzel bir şekilde muhâsebe ve murâkabe eder. Her nefeste varlık ve benlik keyfiyetlerini gözeterek şeytânî hîlelere karşı boş bulunmaktan sakınır.
Yine bu mertebede kul, her hâlükârda ve bütün mevcûdiyetiyle Hakk’a teslîm olmuştur. Allâh’tan gelen kahır veyâ lutuf tecellîlerinin her ikisine de gösterdiği rızâ bereketiyle ebediyyet âlemine göçerken, ilâhî rızâ ile müjdelenerek kendisine cennet hil’ati giydirilmiştir.
Yâ Rab! Bizleri rızâna nâil olan mütevekkil ve teslîm ehli kullarından eyle!
Âmîn!..