Bizi ayıran duvar (2)
Küresel güçlerin, sömürgeleştirdikleri toplumları etkisiz hale getirebilmek için yapmayacakları zulüm, katletmeyecekleri değer, başvurmayacakları desise ve tuzak yoktur. Onlara göre tüketim bağımlılığına karşı çıkan herkes cezalandırılmalıdır. Emperyalistler, Ortadoğu’da kendilerine güvenli bir alan açmak için, toplumları mezhepsel ve etnik çatışmaların içine itmekte ve kaos planlarıyla ortaya çıkan çatışmaları aralıksız körüklemektedirler. İslam coğrafyalarında ortaya çıkardıkları bu kaosu sürdürebilmek için toplumlar arası güvensizlik, nefret ve şiddeti yerleştirmeye çalışmaktadırlar.
11 Eylül’ü bahane ederek Müslümanları baş düşman ilan eden ABD ve yandaşları bu maskenin ardına sığınarak kıyımlarına devam ediyorlar. Nitekim, 11 Eylül 2001 saldırıları ardından Kissinger “bundan sonra çatışma Müslümanlar arasında olmalıdır” ifadesini kullanmıştı. Kissinger’in bu ifadesi İslam Coğrafyalarında ortaya çıkacak kaos ve çatışmaların habercisiydi. Zira Emperyalistler, kardeşi kardeşe kırdırmak ve içerde oluşturulan düşmanları kullanarak hedeflerine kısa yoldan ulaşmak istiyorlar. Eğer hedefleri gerçekleşirse Müslümanlar birbirlerini kırmakla kalmayacak Büyük İsrail devletinin kurulması için alt zemin hazırlanmış olacak.
İsrail Savunma Bakanı, Arap ülkeleriyle stratejik ilişkiler geliştirmeye hazır olduklarını söylüyor. Stratejik ilişkilerden kast ettiği şey, bu ülkelerin hâkimiyetini etki altına almak ve kaynaklarını sömürmektir. Fakat ne acıdır ki, İslam toplumlarının kukla liderleri kapalı kapılar ardında yaptıkları anlaşmalarla halkların ve bu halkları ayakta tutan değerlerin sonunu hazırlıyorlar. Katledilen, yoksullaştırılan hep halk oluyor.
Rabbimiz ayetinde sık sık aklınızı kullanmıyor musunuz diyor ve bizleri düşünmeye teşvik ediyor. Akletmek aynı zamanda olayları doğru analiz etmeyi ve doğru tanımlamayı gerektirir.
Tamam, emperyalistler hedeflerine ulaşabilmek için bizi birbirimize düşürmek istiyorlar. Bizim topraklarımızı değerlerimizi ve varlığımızı ortadan kaldırmayı hayal ediyorlar. Müslümanı Müslümana kırdırıp İslam coğrafyalarını yoksullaştırmayı hedefliyorlar. Medya üzerinden insanlarımızın zihinlerini boşaltıyor ve fertleri kitleler halinde köleleştiriliyor. Peki. bizler ne yapıyoruz? Dostu düşmanı afyırt etme istidadından yoksun muyuz ki düşmanın hilelerine aldanıyoruz? Neden hayır diyemiyoruz?
Allah’ın bahşettiği aklı kullanmakla sorumlu değil miyiz? Düşman madem bizi birbirimize düşürmek, çocuklarımızı katletmek ve topraklarımıza konmak istiyorlar neden teslim oluyoruz?
Düşman o filan ırktandır, filan mezheptendir ona karşı savaşın diyor, peki bizlere ne oluyor da düşmana aldanıp, onun safında yer alabiliyoruz? Korkuyor muyuz yoksa? Ya da işin kolayına mı kaçıyoruz? Aklımızı kullanmaktan aciz mi kalıyoruz? Bilmiyorum… Ama şunu inanıyorum ki, Allah verdiği akıl ve irade kuvvetinin hesabını bir gün mutlaka soracak…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.