Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisinin detaylarını medyaya yansıyan haberlerden öğrendiğimiz kadarıyla bu ziyaretten Türkiye’nin beklediği bir sonuç çıkmadığı gibi Obama tek başına yaptığı açıklamada Türkiye demokrasisini eleştirmiş. Bir başka ifadeyle baş başa görüşmede farklı, dışarıda farklı bir yaklaşım sergilemiş. Aslında 50 dakika süren baş başa görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamaların ağırlık noktasını terörle mücadelede ortak hareketin oluşturduğu, ancak terör deyince de ABD’nin sadece IŞİD’i anladığı görülmüştü. Hâlbuki Türkiye için bölgemizdeki terör örgütleri söz konusu olduğunda akla ilk önce gelen PKK ve daha sonrada YPG ve IŞİD’dir. Bir diğer ifadeyle terörle mücadelede öncelikli örgüt PKK’dır. Terör örgütünü yerleşim birimlerden söküp atmak için verilen mücadelede şehitlerin sayısının her gün artması ister istemez ülkemizin birinci öncelikli konusunu PKK ile mücadele oluşturmuştur. Böyle bir noktada Obama’nın terörle mücadele söz konusu olduğunda sadece IŞİD’i hatırlaması ve bu örgüt ile mücadelede ortak hareket edilmesi isteğini ciddi bulmak mümkün değil. Kaldı ki, yıllardan beri ABD ve koalisyon ortakları ile Rusya IŞİD’e yönelik mücadele ettiklerini söylüyor ve bu gerekçe ile Suriye’de pek çok yerleşim birimi yerle bir edilirken, milyonlarca insan yurtlarını terk etmek zorunda kalırken özellikle ABD’nin gerçekten terörle mücadele etmek isteyip istemediğinin tartışılması gerekiyor. Bu arada ısrarlı bir şekilde ABD’den yapılan açıklamalarda PYD’nin terör örgütü kabul edilmediğinin tekrarlanması, PKK konusunda ise ülkemize yönelik saldırılara yönelik ciddi bir tepki vermeden seyrediliyor olunması ABD’nin terör ve terörle mücadelede samimi olmadığını, ikiyüzlü bir tutum sergilediğini göstermeye yeterlidir. Samimiyetsiz bir müttefik ile Türkiye’nin menfaatlerini koruması mümkün olabilir mi? Kaldı ki bölgemizdeki istikrarsızlığın hazırlayıcısı ve tetikleyicisinin ABD olduğu düşünüldüğünde, hatta terör örgütlerinin ellerindeki silahların büyük bölümünün ABD’ye ve koalisyon ortaklarına ait olduğu hatırlandığında terörle mücadelede ABD ile ortak hareket etmenin bize yarardan çok zarar vereceğini görmek için çok fazla düşünmeye gerek yoktur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisinin ortaya koyduğu bir başka samimiyetsizlik ve iki yüzlülük Başkan Obama’nın baş başa görüşmede gündeme gelmeyen bir konuyu tek başına yaptığı bir açıklamada görüşülmüş gibi dile getirmesi olmuştur. Obama bir gazetecinin sorusunu cevaplandırırken Türkiye’de basına karşı yürütülen uygulamalardan rahatsızlığını dile getirerek, “Yaklaşımın Türkiye’yi çok rahatsız edilici bir yola sokabileceğini düşünüyorum” diyerek Erdoğan’ın demokratik süreç sayesinde defalarca seçildiğini hatırlatıyor.

Obama bu düşüncelerini Erdoğan ile baş başa görüşmesinde dile getirmiş, konu aralarında görüşülmüş müydü? Obama’nın bu sözleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorulduğunda verdiği cevap ve medyada çok az farklarla şu şekilde yer aldı:

“Bu konular hiç görüşülmedi. Duyunca üzüldüm.”, “Obama yanlış yaptı.”, ”Gıyabımda konuşması beni üzdü.”, ”Baş başa görüşmemizde basın gündeme gelmedi. Gelseydi gerekeni söylerdim.”

Görünen o ki Obama tam bir skandala imza atmış, sanki Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye kalkışmıştır. Peki, adı ister Obama ister başka birisi olsun ABD Başkanlarının Türkiye’ye demokrasi dersi verme hakkı var mı? Türkiye’de ne zaman askeri bir darbe olmuşsa ABD’nin desteğini aldığı bilinirken Obama’nın demokrat pozlarında ortada dolaşması komik olmuyor mu?

Kaldı ki, sadece Türkiye’deki darbelere destek vermekten de ibaret değil ABD’nin karnesindeki kırık not. Mısır’da seçilmiş Mursi’nin darbe ile devrilmesinin arkasında ABD yok muydu? Hâlâ Afganistan’da süren işgal Obama’nın demokrasi anlayışına ters düşmüyorsa batsın sizin demokrasi anlayışınız. Sizden kimse demokrasi dersi almak istemiyor. Gölge etmeyin yeter.