“Milli Görüş”ün Davet Usulü 2
Evet, konuşmanın devamında bunu görüyoruz. Düşmanlığın sebebini açıklıyor:
“Bize laf kavuşturan, Genel Başkanımıza laf kavuşturan mollalar neredeydi, hele hele o seksenli yıllarda o meşhur hocamız ağzından köpükler saçarak bir Kutsi hadis okuyordu bize. Bir gün Allahü Teala bir kavmin helak olması için Melekleri'ni gönderdi, sonra melekler geri döndüler. Yarabbi bu kavmin helak edilmesini bize emrettin, ancak, orada gece namazı kılan insanlar var, onları da helak edecek miyiz ya Rabbi! Evet. Hikmeti nedir Yarabbi? Çünkü o melanet yaşanırken, sokaklar o ahlaksızlığı yaşarken, onlar bana ne dediği için!”
Aynı Cumhuriyetin ilk yıllarındaki roman ve hikayelerde tasvir edilen hoca tipi, şimdi bizim Müslüman Milli Görüşçünün ağzında: “o meşhur hocamız ağzından köpükler saçarak bir Kutsi hadis okuyordu”….
Tabirin çirkinliğine bakınız: “hocamız ağzından köpükler saçarak”…
Derdi nedir?
Hocaları sevmemenin altında yatan sebep, kendilerine oy vermeyip de başka bir partiye oy vermiş olmalarından başka bir şey değildir. İşte “melekler şeytan olmuştur” sırf bu yüzden.
Siyaset buysa, yazıklar olsun.
Değilse, Allah bu beceriksizleri ıslah eylesin!
Konuşmacı hızını alamıyor ve aşağıladıklarını isim isim zikrediyor:
“Şimdi sorabilir miyim, İstanbul'daki Taksim yürüyüşünün faturasını Şevki Yılmaz mı ödeyecek, Cübbeli Ahmet Hoca mı ödeyecek, kesin biz ödemeyeceğiz”
Bir, özel isim vererek kin ve nefrete hedef göstermek yakışır mı?
İki, acaba neden “onlar” değil de “biz” dediği kendileri önleyecekmiş?
Açıklaması şöyle: “Çünkü biz, hadis gereği en azından bir kötülük gördüğünüzde elinizle, gücünüz yetmiyorsa dilimizde, ona da gücünüz yetmiyorsa kalbimizde karşı durduk. Ama hiçbir molla gibi yan çizip kıvırıp acaba bu da insan haklarına girer mi demedik.”
Şu sözde insaf var mı? “hiçbir molla gibi yan çizip kıvırıp”. Demek “hiç biri” ha…
Onlar kötülüğe karşı kalpleriyle olsun karşı çıkmamışlar ama bunlar çıkmış.
Anladınız mı şimdi mollaların aşağılanma sebebini?
Hem de “hiçbir molla gibi” diyerek hepsini kattığı mollalar, kötülüğe karşı çıkmamışlar mıdır? Yazar bunu tek tek onlarla konuşarak mı tespit etmiştir? Yoksa kalplerini yarıp da bakmış mıdır?
Konuşmuş ve tespit etmiş de söylemişse, helal olsun. Etmemiş de iftira ediyorsa, yazıklar olsun!
Hızını alamayan konuşmacının şu saçmalamalarına ne dersiniz?
“Acaba Lut Kavmi kaç kişiydi, bir kasabaydı. Allahü Teala aynı gerekçeyle onları helak ederken, Lut Kavmi'nin sayısını bile geçmiş bu topluluğu kendi içinde barındırıp, ondan sonra da biz ne yapabiliriz ki deme cambazlığını gösterenlere sorulacak tek soru şu, Lut Kavmi o tür ahlaksızlıkları işlerken, Lut Aleyhisselam onlara Dernek kurma izni verdi mi? ne yapabilirdik değil mi?”
“Lut Aleyhisselam onlara Dernek kurma izni verdi mi?”
Sanki yetkisi mi vardı? Sözünü dinleyen mi vardı? Yahu canını kurtardı o aziz peygamber. Onu kim dinliyordu ki? Şimdi sizin mollaları dinlemediğiniz gibi.
Nihayet partisini övmeye sıra geliyor: “O adamların yürüyüşünde mahşerde bize delil olacak bir pankart var, o ahlaksız ahlaksızların yürüyüşünde. Ey iktidar önüme çıkma, ey falan şunu deme, ev filan bunu deme demiyorlar. O pankartta, "Saadet Partisi üzerimizden elini çek" diyor! O adamların, ahlaksızların o sloganı var ya, Mahşerde bizim için delil olacak.”
Tamam, iyi bir vesile yakalamış ve onun üzerinden partisini övmüş. Bu iyi bir şey. Fakat arkasından ettiği dua çok garip:
“Ya rabbi gücümüz yoktu düzeltemedik, Yarabbi bu millet bizim sözümüzü de dinlemedi. Ama Allah şahittir ki, o ahlaksızlar kendilerinin karşısında sadece bizim durduğumuzu kendileri söyledi.”
İyi de canım ciğerim, kendin için geçerli olan gerçek, yani “gücümüz yoktu düzeltemedik, Yarabbi bu millet bizim sözümüzü de dinlemedi” gerçeği, aynen o mollalar için de geçerli değil midir? Onların gücü vardı da düzeltmediler mi? Acizlikte senden farkları ne? Yoksa, niye onlara hakaret ediyorsun?
Yok yok. Onun bütün derdi siyaset yapmak. İşte son sözleri: “Şimdi sorabilir miyim yaptığımız yollar kaç metre. Siz önce bunun hesabını bir hazırlayın, ondan sonra yollar için biz size dua edeceğiz”.
Kardeşim, bu siyaseti yapın yapacaksanız. Kimse size bir şey demiyor. Ama bizim göz bebeğimiz alimlerimize, hocalarımıza, sizin tabirinizle “mollalarımıza” hakaret etmeden yapın, olmaz mı?
Kaldı ki kimseden küfrederek, hakaret ederek, alay ve aşağılayarak oy alamazsınız. Köy bakkalı bile “müşteri velinimetimizdir” diyor. Sözüm bu hakikatten gafil olan öfkelilere: Akıllanın artık.
Kimsenin oyu çantada keklik değildir. Oy istemenin de bir usul ve adabı vardır. Dedi kodu, hakaret ve aşağılamayı bırakın da, her şeyden evvel oturun, “nasıl davet edilmeli” konusunu işleyen bir kitap okuyun önce.