İlk intiba son intiba mıdır?
Bir insanı dış görünüşüne bakarak yargılamak suçluyu görmeden cezalandırmak anlamına gelmez mi?
Ne yazık ki günümüzde, insani ilişkilerini şefkat ekseninde sürdüren ve su-i zan yapmayı yasaklayan bir Peygamberin takipçileri dahi ilk karşılaştıkları kişileri hemen yargılıyor ve negatif sıfatlarla damgalamayı tercih ediyorlar. Önyargılara kurban edilen kişi, ileriki günlerde ne yaparsa yapsın bu izlenimi silemiyor, zorbaların kemikleşmiş bakış açıları buna müsaade etmiyor. Zorbalar, hata yapana hatadan geri dönme şansı tanımadıkları gibi, peşinen yargıladıkları insanları yaşamlarından tamamen dışlıyorlar. İnsanları nasıl davrandıklarına göre değil nasıl göründüklerine göre ayrıştırıyor ve tecrit ediyorlar. Bir insanı bir kere kötü ilan etmişlerse ikinci bir alternatifleri asla olmuyor. Kötü ilan edilen kişi kemikleşmiş yargıları bir türlü yıkamıyor ve cezası bitmeyen bir mahkûm gibi yaşamaya devam ediyor.
Gündelik hayatta bunun pratik yansımaları ile sık sık karşılaşırız. Yeni tanıştığımız bir kişinin önce afekti, dikkatimizi çeker, onu adeta mercek altına alır ve baştan aşağı süzeriz. Kaşları çatık mı, ses tonu sert mi, giyim kuşamı kabul alanlarımız içerisinde mi? Bütün bu sorulara cevap bulabilmek için karşımızdaki kişiyi en ufak ayrıntılara kadar analiz etmeye ve yargılamaya devam ederiz. Kriterlerimizi dış görünüşe göre yaptığımızdan, onu tanıma ihtiyacı hissetmez, kendimizce çıkarımlarda bulunuruz. Önyargılarımızda esnekliğe hiç mahal yoktur. O yüzden hata üstüne hata yaparız. Yeni tanıştığımız bir kişinin o anki ruh haline, yüz ifadelerine, dram kokan mimiklerine bakar ve buna göre karar veririz.
Önyargılarımızın kurbanı olan kişiyi tanıma imkânı bulsak dahi kemikleşmiş kalıpları yıkamayız. Karşımızdaki kişiyi ebedi suçlu ilan eder ve yörüngemizden uzaklaştırırız. Oysa bu bize birçok şey kaybettirir. Her şeyden önce, yargıladığımız, kötü ilan ettiğimiz kişiyi tanıma ve onun iç dünyasındaki zengin şehri görme imkânımız olmaz. Acının arkasına sığınmış olan insani hasletlerle tanışamayız. Belki de, sevgiyi yüreklerinde taşıyan o insanların çoğu gülmeyi unutmuşlardır. Acının katmerleştiği yüz ifadeleri aslında bir zırh gibi durmakta ve karşı tarafa korku salmaktadır. Ama biz o insanın özü ile iletişim kurmak ve onu tanımak yerine şekline göre karar verip işin içinden çıkıveririz. Çünkü bu daha kolay bir iştir.
Önyargılar kişinin zihinsel ve duygusal aktivitesini zayıflatmakla kalmıyor, sığ bir bakış açısı kazandırıyor. İnsanın düşünme ve sorgulama yeteneğini köreltiyor. Kişilerarası ilişkilere darbe vuruyor, sevgi ve muhabbeti öldürüyor. İnsanların birbirlerini tanımalarına fırsat vermiyor. Ve her şeyden önemlisi İslam kardeşliğine zarar getiriyor. O yüzden siz siz olun Hz. Peygamberin de dediği gibi bir insanla yeterli vakit geçirmedikçe onunla yolculuk yapmadıkça, alış verişte bulunmadıkça tanıdığınızı iddia etmeyin. Siz siz olun tanımadığınız bir kişiyi yargılamaya kalkmayın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.