Irkçılığa Davet Cehennemedir
Irkçılık ve ona davet, bir iman zaafıdr, şahsiyet kaybıdır, bilinç kirlenmesidir, gönül paslanmasıdır ve cehennem sebebidir. Nitekim ona davetin acı akıbetini Sevgili Peygamberimizin (sav) hadisinde açıkça gördük, tekrar hatırlayalım:
“Allah Teala Zekeriya oğlu Yahya’ya amel etmesi için beş cümle emretti. Benî İsrâîl’in de bunları uygulamasını emretti. Ama onlar nerde ise yapmayacaklardı. Ben de Allah Teâlâ’nın bana emrettiği beş husus ile sizlere emrediyorum; meşru idareyi dinlemek ve itaat etmek, cihad, hicret, cemaatle olmak. Çünkü bir karış da olsa cemaatten ayrılan, dönünceye kadar İslam bağını boynundan çıkarmış olur. Kim cahiliye davası çalarsa, iyi biliniz ki o bir cehennem kütüğüdür.
Adamın birisi:
- Ya Rasulullah, namaz kılsa, oruç tutsa da mı?
Peygamberimiz:
- Namaz kılsa, oruç tutsa da! Siz kendinizi Allah Teâlâ’nın daveti gibi çağırınız. O size “Müslümanlar, mü’minler, Allah’ın kulları” diye isim verdi.”(Tirmizi, 2863. Elbanî, Sahihu’l Cami’, 567.)
Irkçılık insanın aklını alan ve duygusal davranmasına yol açan bir zafiyet, aynı zamanda din açısından bir haram, bir günah ve bir ahlaksızlıktır. Hiç şüphesiz adalet ve ehliyete doğrudan zarar veren ve emanetlerin zayi olmasına sebep olan bu kötü haslet, aynı zamanda savaşlara sebep olan bir huydur ve bu yüzden barışın en büyük düşmanıdır. Yakın zamanlardaki dünya savaşları incelenecek olursa, altında yine ırkçılık yatar.
İşte bu sahih hadis, cahiliyye davası sayılan ırkçılığa davet etmenin haram, günah ve vebal olması açısından çok açıktır. Bütün ırkçılık davalarını kökünden kazıyan bir hadistir.
Allah Müslümanları ve mü’minleri işte bu iki isimle çağırmıştır. Bizim kendimize başka başka isimler almamız layık mıdır?
O yüzden hem Allah’ın verdiği “Müslüman” adını alıp da sonra cahiliye davasına kalkışmak, bu isme ve verenine ihanet değil midir?
Bu konuda konuşanların duyguları okşayan parlak ve sihirli sözleri, nihayet bir Müslüman katında gelir bu iman kayasına çarparak tuzla buz olur.
“Asabiyet dâvâsına kalkışan (ırkçılık yapan), onu yaymaya çalışan, bu dâvâ uğrunda mücadele eden kimse bizden değildir.”( Ebu Davut, Edeb, 121)
Hz. Peygamber (s.a.s), "ırkçılık davasına kalkışan bizden değildir, ırkçılık üzerine savaşa girişen de bizden değildir" buyurarak böyle bir kişinin yerini tespit etmiştir.( Müslim, İmare, 53, 54, 57, Suyutî, Camiu’s Sağir, 7684.)
Bu hadisin söylenişinden sonra olmalıdır ki, ashabtan Vasile b. Aşka' (öl. 83/702) Asabiyyetin ne demek olduğunu ve şümulünü Hz. Peygamber'den sorar:
- Ya Rasûlullah! Bir kimsenin kavmini sevmesi asabiyyetten sayılır mı? Hz. Peygamber:
- Hayır, ancak kişinin, zulüm ve haksızlık halinde olan kavmine yardım etmesi asabiyyettir" buyurur.(Sünen-i İbn Mace, Kitabu'l-Fiten, B.7, Hds.3949; Sünen-i Ebu Davud, Kitabu'l-Edeb, B.121, Hds.5119; İmam Buhârî, Edebü'l-Müfred, B.187, Hds.396; et-Taberî, A.g.e., C.7, Sh.517.)
Buna göre yasaklanan asabiyyet, bir kimsenin milletini sevmesi ve ona karşı özel ve meşru' bir ilgi göstermesi değil, sırf akrabalık ve soydaşlık gayretiyle zalimane ve haksız davranışları karşısında bile onları müdafaa ve himaye etme işidir.
Öyleyse ey Müslüman kardeşlerim, siz, sizi Allah’a davet edenleri dinleyip itaat ediniz. Sizi Cehenneme davet edenleri ise dinlemeyin, reddediniz. Dünya ve ahiret saadetimiz buradadır.