Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

İstibdat ve öğrenilmiş çaresizlik

İstibdat ve öğrenilmiş çaresizlik

İstibdat tahakküm ve dayatmadır, bir grubun diğerini baskı altına alması, özgürlüğünü kısıtlamasıdır. Gücü ellerinde tutan birey ya da toplumlar adaletten uzaklaştıklarında, zayıflar üzerinde tahakküm kurmaya başlarlar. Nitekim insanın fıtratında kötülük ve kötülüğe meyil vardır… Eğer İslam fertlerin kalplerinde yeşerip buradan bütün azalarına yayılmazsa, kötülüğün önündeki barikatlar bir bir yıkılır ve insan vahşi bir varlığa dönüşür. Böyle durumlarda ezilenlerin seslerini pek duyan olmaz, onlar despotların çizmeleri altında yaşamaya mahkûm olurlar.

İnsanlık tarihine baktığımızda, güç ve iktidar sevgisinin nice katliamlara, zulüm ve dayatmalara sebebiyet verdiğini görmekteyiz. Gücü ellerinde tutan kişiler adaletten uzaklaştıklarında, zayıfları ezmeye, onların haklarını gasp etmeye başlarlar. Zorbaların çizmeleri altında ezilen yoksul ve zayıf halk ise çoğu zaman sessiz kalır ve öğrenilmiş çaresizliğe duçar olurlar.

Öğrenilmiş çaresizlik, fertlerin yaşadıkları haksızlığa tepki verememeleri ve zamanla acıya alışmalarıdır. Bu insanlar, kanatları kırılmış, özgürlüğü gasp edilmiş bir kuş gibidirler, uçmak için hevesleri vardır fakat takatları kalmamıştır.

Zorbaların zayıflar üzerinde baskın gelme heveslerini açıklayabilecek makul bir nedenleri yoktur. Nitekim ekonomik, siyasi, bilimsel ve sosyal yaptırım gücü ile bütün dünyaya hükmeden toplumların neden hala savaştıklarına, neden halkları katledip, onların yer altı ve yerüstü zenginliklerine konduklarına makul bir cevap bulamazsınız. Başta da dediğim gibi insanın doğasında kötüye ve kötülüğe meyyal vardır… İstibdat kötülerin karakteridir, kötülerin ilk kaybettikleri şey ise yeryüzünü ayakta tutan adalettir.

Yaşam hakkı insanın temel haklarındandır. Dünyanın en ücra köşesinde dahi bir kişinin yaşam hakkı elinden alınıyorsa bütün insanlık ayağa kalkmalı ve bu cürme karşı koymalıdır. Fakat ne yazık ki günümüzde bütün dünya, katliamları duyarsızsa seyrederken, katiller güçlü ilan ediliyor. Siyonist odaklar, kör ideolojilerinin önünde engel gördükleri birey ve toplumları acımasızca katlediyorlar. Filistin’de, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Mısır’da ortaya çıkan, kaos ve ölümlere yol açan küresel eşkıyaya hesap soracak tek bir kişi dahi göremiyoruz… İslam toplumları kendi içlerinde yaşadıkları kargaşalarla meşgul oluyor, birbirlerine taş atmaktan öteye gidemiyorlar. O yüzden zorbalar adımlarını daha hızlı atıyor ve kendilerini dünyanın hükümranı olarak görüyorlar.

Günümüzde aileden, topluma, toplumdan bireye kadar uzanan bir istibdatla karşılaşıyoruz. Gücü elinde tutan kişi ya da kişiler diğerleri üzerinde baskı oluşturarak kendi iç çatışmalarını, aşağılık komplekslerini bastırmaya çalışıyorlar. Hakları ellerinden alınan insanlar ise, çaresiz teslim oluyor ve baskıya boyun eğmeye devam ediyorlar. Ne acı!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi