Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Körü körüne taklit batıla kapı aralar

Körü körüne taklit batıla kapı aralar

Bir kişiyi ya da bir topluluğu körü körüne taklit etmek, uçurumu görmeden atlamaya karar vermek gibidir. O yüzden Hz. Peygamber vefatına kadar geçen süreçte, atalarımızın yolundan ayrılmayız diye direnen, cahiliye toplumuna irade eğitimi vermiş, iyinin kötüden ayrıştırılmasına dikkat çekmiştir. Taklit öğrenmenin yollarından biridir fakat taklit edilen davranışı irade süzgecinden geçirmeden almak, insanı şuursuzluğa ve idrak körlüğüne götürür. Günümüzde, ilminden istifade ettiğimiz bazı kimselerin dahi “büyükler hata yapmazlar, onlar ne diyorlarsa kayıtsız tabi olmalıyız” dediklerine şahit oluyoruz. İslami noktada yeterli bilgiye sahip olmayan kişilerin ileri sürdükleri görüşlere karşı tavır alabiliyoruz fakat aynı şeyi kitleleri arkalarında sürükleyen ve kendilerini öncü olarak gösteren kimseler için yapamıyoruz. Çünkü onlar belli çevrelerin itimat ettiği kişidir ve onlara göre bu kimseler asla hata yapmazlar. Oysa hepimiz etrafı kirli sularla kuşatılmış bir dünyada yaşıyoruz, eteklerimize kir bulaşmadan yürüyebilmek için azami gayret göstermek zorundayız.

İlmi ve örnek yaşantılarıyla insanlığa meşale olan büyüklerimize hürmetimiz sonsuzdur. İslam’ın özüyle uyuşmayacak tutum ve davranışları dinin emriymiş gibi gösteren kimseleri ise körü körüne taklit etmeye hiç niyetimiz yok. Zira İslam ne babadan oğla ne de atadan toruna geçen bir dindir. İslam’ın değişmez ilkeleri vardır ve bu ilkelerin kaynağı Kur’an ve sünnettir. Başta da dediğim gibi Hz. Peygamber yaşamının büyük bir kısmında “atalarımızın yolundan vazgeçmeyiz” diyen cahiliye toplumu ile mücadele etmiş ve bu insanları bilgi ve bilinci merkeze alan İslam’a davet etmiştir. Zira İslam kişiye aklını kullanmayı, bilincini ayakta tutmayın emreder. İnsanın doğası boşluğu kabul etmez. Eğer bir kişi fıtratına uygun hareket etmiyorsa, bunun yerini batıl hurafeler alacaktır. Hurafeler nesilden nesle geçen davranışlardır. Bu davranışları taklit eden kişiler akıl ve iradelerini değil duygularını öne çıkarır ve ileri sürdükleri görüşlere saplantılı haline gelirler.

Günümüz insanı medyaya bağımlı yaşıyor ve burada sergilenen görüntüleri bilinçsizce taklit ediyor. Bu sorunun temeli, insanlarımızın güvensizliğine ve komplekslerine dayanmaktadır. Bugün kendinden utanan kompleksli ve zayıf kişilikli bir nesille karşı karşıyayız. Bu çocuklar medya üzerinden kendilerine aktarılan davranışları taklit ediyor ve bunu bir maharet olarak görüyorlar. Oysa mukallitlik bireysel ve cemiyet bazında sefih bir kültürü de beraberinde getirir. Böyle bir toplumda fertler, üretkenliğini kaybeder ve karşı taraf ne yapıyorsa onu taklit etmeye devam ederler.

Aklımızın almadığı, vicdanımızın kabul etmediği görüntülere şahit oluyoruz. Nasıl oluyor da Müslüman bir kadın kendi kültürüne sırt dönüp, gayri Müslim bir kadının giyim tarzını ve hayat görüşünü taklit edebilir? İslam üzere yaşıyoruz diyen Müslüman erkekler ötelerden esen rüzgarın önüne hangi gerekçe ile kapılıp giderler? Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan gençler hangi niyetle taklit ederler öteki mahallenin çocuklarını?

Bir Müslümanın inancına göre, giyinmesi, yaşaması, düşünmesi, hal ve hareketlerini Kuran ve sünnetin koyduğu ölçüler doğrultusunda şekillendirmesi, ülkemizin ilimde, fende, sanatta, bilim ve teknolojide gelişmesinin önünde bir engel midir? Ayrıca bir toplumun ekonomik ve bilimsel anlamda ilerlemesi ötekilerin kokuşmuş yaşamlarını taklit etmekle gerçekleşmez ki!, Aksine başarı fertlerin gayretleri ve azimleri ile gerçekleşir. Fakat bugün bu gerçeği insanlarımıza anlatmakta güçlük çekiyoruz. Ne garip değil mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Fatma Tuncer Arşivi