Sükutun Çığlıkları
Belki bayramda dile gelmeyecek yazılar ama ne yapalım ki, sükutun çığlıklarında boğulmak üzereyiz. Dünkü rast gele yazdığım manilerde hep başkalarına yüklendik fakat esasta kendimize de söyleyecek sözlerimiz olmalı değil mi?
Nasıl bir Ramazan-ı Şerif geçirdiğimiz ortada. Bırakın Türkiye’yi bir tarafa, İslâm aleminin neredeyse bütünü, şöyle eli ayağı düzgün bir şekilde Ramazan'ı yaşamadı, yaşayamadı. Kan, vahşet, gözyaşı ve hicran, her yanımız sarıp sarmaladı.
Bu halimize acaba hep dış tesirler mi sebep oldu ve bizde hiç kusur yok mu? “Esasta dış tesirler yerine kendimizde kusur aramalı değil miyiz” diye hem kendime hem başkalarına sordum. Aklı yetenler, “kusurun bizde” olduğunu söyledi.
O zaman bir bilene müracaat edip, kusur tarlasında gezinti yapmak istedim ve İslâm dünyasının halini gözler önüne seren bir İslâm önderinin kaleminden dökülenlere demir atarak gördüm ki, hatalar çölünde kum fırtınalarıyla boğuşuyoruz.
İsterseniz aynı çölde birlikte gezinti yapalım ve İslâm bilgininin söz kervanında yolculuk yapalım.
İnsan, İslâmi dinamiklerin güç ve zenginliğine bakınca, her yanıyla mamur iller, cennetlerin izdüşümü kentler, Firdevsleri andıran köyler-kasabalar, mutlu ve ümitli insanlar, hakikat aşkıyla gerilmiş araştırmacı ruhlar, ilim sevdasıyla kitaplar ve laboratuvarlar arasında gelip giden leyliler, nehariler, çalışma yolunda uykusunu dakikalara düşüren seheriler ve Hakk’a adanmış ruhlar görmek istiyor. Ne acıdır ki, görülen şeyler, koskoca coğrafyada, ne bir zamanlar cihanı baştanbaşa imar eden o ruh ve mana mimarlarına denk birkaç düzine entelektüel ne de yıkık-dökük yanlarımızı tamir edecek çırak göstermek bile mümkün değil.
Oysaki, bu dinin mensuplarının, dünyada herkesten bahtiyar, öbür alem itibarıyla da her zaman ümitvar; her meselede topyekün dünyanın önünde; imanı, azmi, kararlılığı ve yarınlar adına orijinal projeleriyle aleme rehberlik yapacak ve günümüzün problemlerini çözecek bir konumda ve kıvamda olmaları beklenirdi. Doğrusu biz de ilim ve marifetin onun ikliminde aranmasını, güzel ahlak ve evrensel insani değerler mevzuunda da onun örnek alınmasını beklerdik.
Beklerdik ki, adalet, hukukun üstünlüğü, inanç ve düşünce hürriyeti telaffuz edildiğinde herkesin hayalinde bu dünya tüllensin; ama ya şimdi öyle mi? Hayır, ne gezer! Bugünün mü’minlerinde iman değişik arızalarla delik deşik; azmin boynunda kement, iradenin kolu kanadı kırık; ilim ve marifet ideolojilere emanet; güzel ahlak ve seciyeden sık sık söz edilse de realiteler; “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,” diye haykırıyor.
Adalet peylenebilen meta gibi bir şey; hukuk kaba kuvvetin vesayetinde ve gücü zayıfları ezmeye yeten bir tahakküm ve tasallut vasıtası; hürriyet, kardeşlik, eşitlik henüz görebilme bahtiyarlığına eremediğimiz çeyrek düzine meçhul. İnsana, insani değerlere saygı, konferansların, panellerin bir türlü gün yüzü görmeyen yaldızlı konuları.
Bütün bunların yanında, bu koca coğrafyanın, ilimde, teknolojide, sanatta, ticarette gerilerin gerisinde bulunduğu da ayrı bir gerçek. Dünyadaki itibarımız da onun gibi bir şey. Bunca olumsuzluklara rağmen bari birbirimizle barışık olsaydık, heyhat.! Günümüzde bu koca dünya, hiçbir kimsenin üretimde rekabet edemeyeceği tuhaf şeyler üretiyor: Kin, nefret, iğbirar, birbirini karalama ve bütün planlarını düşmanlık üzerine kurma; her millet kendi içinde de böyle, birbirleri arasında da. Evet, yıllar var ki, sürekli kendi içimizde hep hasım cepheler oluşturduk; suni düşmanlıklar, suni tehlikeler icat ettik; yığınları birbirinin kurdu haline getirdik ve bir zamanların o mübarek coğrafyasını adeta gulyabaniler vadisine çevirdik.
Yüce dinimiz, dünya ve ahiret saadeti vaad ediyormuş; bize yüksek insani ufuklar gösteriyormuş; hayatımızı anlamlaştırıyormuş. Bunların hiçbiri kendilerine has o büyüleyici tesirleriyle bu dünya insanına bir şeyler ifade etmiyor veya ettiğini ben göremiyorum. Görüp bildiğim bir şey varsa, o da, inananların zaafı, vefasızlığı ve mülhitlerin de korkunç husumeti.”
Bu mesele burada bitmedi, yarına da devam edeceğiz İnşaallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.