Bir Veda Sahnesi
Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile. İstemem sensiz olan sohbet-i yarânı bile.” Neşâti’nin bu beyit’i Ramazan’ın son gününde dilime dolandığında, ‘O kutlu misafirin ardından gözü yaşlı bakakalan mahcup zümreye dahil olabilir miyim?’ diye düşünmek istedim. Belki benimle birlikte düşünenler de vardır fikriyle bu sahneyi yaşayabilmeyi düşledim.
Ramazan’ımız, kutlu misafirimiz bu sene de aramızdan ayrılıyor. Genel anlamda bir bilince dönüşmeden!.. Kulaklarımız, gözlerimiz neyi duymak, neyi görmek istiyorsa ona ayarlı. Ellerimiz onu tutmak, ayaklarımız ona koşmak istiyor. Zihnimiz ne ile doluysa, kalbimiz ne ile heyecanlanıyorsa onun özlemiyle tutuşuyor.
Ramazan bir bilinç getirdi elbet fakat bu denli tıka basa dolu zihne ve kalbe nasıl tesir edebilirdi ki? Bu boş kalabalıkta oturacak bir yer bulabildiyse ne mutlu! Bunun böyle olduğunu biliyoruz. Herkesin kendisini memnun edecek bir fetvacısı var nasıl olsa! Niye her sene usanmadan bizleri arındırma niyetiyle gelen misafirimize ciddi anlamda bir yer ayarlayamıyoruz? Küçücük maddi kazançlar için harcadığımız eforu; elleri af, mağfiret ve arınmayla dolu gelen o kutlu misafire çok mu görüyoruz?
‘İhmal’ tam anlamıyla bizim işimiz! Kadrini bilememe!.. Geldi ve gidiyor işte koskoca bir ay, getirdikleriyle hayatımıza kamil anlamda nüfuz etmeden! Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bilecektik fakat bir türlü o sözü hayata katmak noktasında adımlar atmayı düşünmedik! Veciz söz söylemek ile yetinmek, nerdeyse seçtiğimiz en etkili yol oldu!
Hayatımızı, yapıp ettiklerimizi ciddi anlamda gözden geçirip doğru tercihler yapmamıza sebep olacak bir zaman dilimini uğurlarken gözümüz yaşlı olsun bari! Misafirimiz belki bu vicdani yaklaşımımızdan etkilenir de giderken hoş bir anıyla ayrılır aramızdan. Önümüzde ki-kalmış ise-11 ayımıza bu ruh inceliğiyle girersek, ayrılık hissine dayanamayıp Ramazan sonrası yaşadığımız günlerde onun hatırasını yad etme ihtimalini gündemimize alabiliriz. O mübareğin bizi onaran yaklaşımını özleyebilirsek bir merhale kat etmiş oluruz, kim bilir?
Buna gerek yok Rabbimiz her şeyi duyan, gören, bilendir fakat Ramazan’ı bir an Rabbimize rapor sunan ilahi bir memur olarak kabul edelim! Bize yönelik izlenimlerini aktarmak için aramızdan ayrıldığını varsayalım! Ne dersiniz, hakkımızda alınan notlardan memnun muyuz? Ya da ‘Hakkımda alınan notlardan memnun muyum?’ diye sorabilir miyim? Buna ne hakkımız var diye düşünmeyelim! Çünkü bu soruyu başkasına değil kendimize soruyoruz. Cevabını vermeyelim ya da birbirimize değil, sadece kendimize verelim!..
Ümit dünyası işte! Yine de biz, hayr umut edelim! Allah’a sığınarak, bir cüretle o kutlu misafirle vedalaşmak için toplandığımızı düşünelim! -Yeterli değil biliyoruz ama özleyeceğiz seni ey güzel dost! Sana hakkıyla yaranlık edemedik fakat düşe kalka da olsa yanında olmaya çalıştık inan ki!
-Eğer seni çok yormayacaksak senden birkaç şey rica edebilir miyiz?
-Ömrümüz var ise, gelecek sene yine o tertemiz ellerinle yüzümüzü bir anne şefkatiyle okşayarak bize de uğrayabilir misin?..
-Sahura uyanmanın aslında dünyanın dayattığı gaflet uykusundan uyanmak anlamına geldiğini not olarak yemeğimizin yanına koyabilir misin?
-İftar sofrasında ezanı beklerken bombalar yiyerek orucu bozulmayanların cennette iftar ettiklerini dost-düşmana söyleyebilir misin?
-Son olarak, bayram elbiselerini giyemeden katledilen masum yavruların cennette bayram ettiklerini kalanlara hatırlatabilir misin?
- ... Sükut ikrardandır değil mi?...
Not: Zalimlerin kahrolduğu, mazlumların yüzlerinin güldüğü bayramlara erişebilmek duasıyla tüm İslam aleminin Ramazan bayramını tebrik ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.