Hengameli yollardan geçeriz
İhtiyaçlarımızla haz alanımız arasında yakın bir ilişki vardır. Yoksunluğunu hissettiğimiz şeylere ulaşmak meşakkatli durumdur. Fakat hengâmeli yollardan geçerek ulaştığımız o devasa düzlüğün mutluluk hanemize büyük katkısı vardır. “Hayalim Beykoz’da camiye yakın bir eve sahip olabilmek” diyen bir arkadaşım vardı. On yıl sonra yakınlarının da desteği ile istediği evi aldı. Kendisine neler hissettiğini sorduğumda “insan hedeflerine koşarken efor sarf ediyor ve yoruluyor fakat hedefinize ulaştığınızda büyük bir mutluluk yaşıyorsunuz. Bana kalırsa bütün hayatımızın özeti bundan ibaret…” demişti.
İnsanoğlu yaşamını ihtiyaçlar dâhilinde sürdürebilen bir varlıktır. Şartlar ne olursa olsun barınmaya, yiyip içmeye, sevgiye ve inanmaya ihtiyaç duyar. Bütün yaşamını bu ihtiyaçların karşılanması için harcayan insan mutlulukla mutsuzluk arasında gidip gelir. “Hiçbir şeye ihtiyaç duymasam da, şöyle başımı koyup, yıllar süren bir dinginliğe çekilsem” dediğimiz anlar olur. Fakat ihtiyaçlarımız ortadan kalktığı anda yaşadığımız dünya ile tüm bağlarımız ortadan kalkar. Olaya bu tarafından baktığımızda, sürekli yakındığımız meşakkatlerin, hayatımızı zorlaştıran engellerin boşuna olmadığını anlarız. Rabbimiz ihtiyaçlarımızla yaşadığımız dünya arasında muazzam bir denge kurmuştur. Fakat insanoğlu bu dengeyi koruyamamış, ihtiyaç olmayan şeyleri de ihtiyaçtan görüp israf hastalığına tutulmuştur. İhtiyaç olmayan şeylerin ihtiyaçlar hanesinde değerlendirilmesi, insanların birbirlerini maddiyat boyutunda değerlendirmeleri ihtiras, rekabet ve doyumsuzluk gibi olumsuz hasletlerin gelişmesine neden olmuştur. Oysa inandığımız din bize itidal üzere olmayı tavsiye eder.
Rabbimiz insanların farklı yeteneklerde ve farklı ihtiyaçlara çözüm getirebilecek özelliklerde yaratmıştır. Bu çeşitlilik sosyolojik anlamda büyük bir imkândır. Fertler yeteneklerini değerlendirir ve toplumsal alanda buna uygun roller alırlar.
Uzun sözün kısası şu; hepimiz yaşadığımız fani dünyada birer misafiriz, misafirlik sürecimiz bitinceye kadar yaşamsal ihtiyaçlara sahip oluruz. Yeteneklerimiz ve imkânlarımız doğrultusunda bu ihtiyaçları gidermeye çalışır ve bunun için çaba gösteririz. Asli görevimiz bellidir, doğru inanmak, doğru düşünmek ve doğru yaşamak. Ama bunun için temel ihtiyaçlarımızı karşılamak ve yaşamsal faaliyetlerimizi sürdürmek zorundayız. Bu da bir gerçek!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.