Şemdinli baskınının düşündürdükleri
Hakkari Şemdinli'de 15 askeri katlederek Türkiye'yi ayağa kaldıran PKK'lıların bir tek amacı olabilir: Kürt meselesinde aklıselimin öne çıkmasını engelleyen dehşet ve kaos ortamını 'ihya' etmek!
Birçok DTP'li "bu iş böyle devam edemez, bu çılgınlığa bir son verilmeli, çözüm Meclis ve sivil toplum çalışmalarında aranmalı" diye kıvranıyor. PKK içinde de silahlı mücadelede ısrarın çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet ettiğini savunanlar var. Öte yandan devlet, "Kürt Sorunu"nu "terör sorunu"na indirgemekten vazgeçtiği ve PKK'yı doğuran sosyal/siyasi/ekonomik sorunlarla yüzleşmeye başladığı yönünde işaretler veriyor. PKK'nın yan kuruluşu olarak görülen Demokratik Toplum Partisi'nin Meclis'teki varlığının Milliyetçi Hareket Partisi tarafından bile kanıksandığı ve önde gelen sivil toplum kuruluşlarının "Kürt Sorunu'na barışçı çözüm" için seferber olduğu böyle bir dönemde, yani tam da barışçı çözüm formülleri için gerekli vasatın oluşmaya başladığı bir dönemde, Aktütün Karakolu'na düzenlenen kanlı baskının –tıpkı Dağlıca baskını gibi- provokasyondan başka izahı olamaz.
Bu baskını gerçekleştirenler Kürtlerin hakkını-hukukunu filan gözetmiyorlar. Çözüm filan da istemiyorlar. Tam tersine çözümsüzlük istiyorlar. Sağduyulu sesleri susturmaya ve ateşkes lobisini 'ofsayt'a düşürmeye çalışıyorlar. Şiddetlerini arttırarak ve kendilerine yönelen şiddetin de artmasını sağlayarak tabanlarını 'kıvamda' tutmaya çalışıyorlar. Türk kamuoyunu ve devletini de 'kıvamda' tutmaya çalışıyorlar. "Terörle mücadele" adı altında Kürtlere kan kusturup onları PKK saflarına iterek kanlı oligarşinin iktidarına hizmet edeceğini umdukları politikaların devamını temin etmeye çalışan 'derin devlet' elemanlarıyla birbirlerini besleyip duruyorlar…
Evet, devlet büyük hatalar yaptı ve yapmaya devam ediyor; hakka-hukuka hürmetkâr sivil toplum unsurlarının yakın zamana kadar "Kürt Sorunu" ile yeterince ilgilenmediği ve meydanı "kan-kin-intikam" çığırtkanlarına bıraktığı da bir gerçek; ama şu da bir gerçek:
PKK'nın şahinleri bu durumun değişmesini istemiyorlar! DTP'nin şahinleri de bu durumun değişmesini istemiyorlar! İstiyor olsalardı, "(Kürtlerin) şeref ve haysiyetlerinin hak ettikleri gibi yüceltilmesi"ni talep eden, "asimilasyon politikaları"na karşı çıkan, Kürtçe eğitim-öğretim hakkını savunan ve 'kapsamlı bir af yasası için gereken koşullar oluşturulsun" diyen Abant Platformu'nun Eylül ayı ortalarında Diyarbakır'da düzenlemeye çalıştığı barış konferansına mani olurlar mıydı?
Evet evet, Kürtlerin esenliğine matuf olan bu proje, Kürtlerin esenliği için mücadele ettiğini ileri süren PKK'nın tehditleri ve bazı DTP'lilerin ikazları yüzünden gerçekleşemedi.
Demek ki neymiş?
Demek ki asimilasyon politikalarının reddi, anadilde eğitim hakkının teslimi, kapsamlı bir af kanunu için gerekli şartların oluşturulması vs, vs, vs, PKK ve DTP'ye hakim olan unsurların işine gelmezmiş!
Daha doğrusu, bu taleplerin kendilerinden başka kimseler tarafından da dile getirilmesi işlerine gelmiyor.
Kürtlerin hakkını-hukukunu savunan PKK yahut DTP harici çevrelere karşı acayip bir hınç duyuyorlar.
Lisan-ı hal ile diyorlar ki: 'Bu talepler bizim tekelimizde. Kimseyle paylaşmayız bu talepleri. Birinci derecede önemli olan bu taleplerin karşılanması değil, bu talepler üzerindeki tekelimizin bekasıdır. Hakkını-hukukunu arayan Kürt halkının bizden başka yerlerden medet ummasına yol açabilecek girişimlerin önünü kesmeliyiz. Bizim inisiyatifimiz dışında beliren ümit ışıklarını söndürmeliyiz. Kürtlerin sorunları çözülmese de olur, yeter ki bizim Kürtler üzerindeki hakimiyetimize halel gelmesin. Durumun kontrolden çıkmasını önlemek için gerekirse ortalığı kana bulayarak Türkiye'yi ayağa kaldırmalı, karşılıklı şiddeti tırmandırmalı ve iki tarafın cenaze törenlerinde ayyuka çıkan kin ve nefrete dört elle sarılarak mevzilerimizi korumalıyız!'
Aktütün faciası işte bu zihniyetin ürünüdür.
Terörü bahane ederek Kürt meselesinde çözüme yanaşmayan yahut Kürt meselesinde çözümü erteleyen yahut Kürt meselesinde çözümü ağırdan alan devlet adamları bu zihniyete hizmet ediyor.
Bu zihniyet de "Kürt sorunu filan yok, sadece terör sorunu var" diyen rejim dinozorlarının vazettiği faşist siyasetlere hizmet ediyor.
PKK, 'derin devlet' ve dahî yabancı gizli servis tezgâhlarını parçalayıp kanı durdurmanın tek yolu, şiddet baronlarının dayandığı sosyal / siyasi / hukukî / ideolojik / psikolojik / ekonomik şartları değiştirmektir.
PKK'yı doğuran sebepler mümkün olan en radikal şekilde ortadan kaldırılmadıkça, şiddeti sona erdirmek (veya 'marjinalleştirmek') mümkün olmayacaktır.