Kötülerden Uzaklaşmak
İnsan sırf birisine olan muhabbetiyle kendisine maddî manevî güç toplar ve bunun enerjisinden istifade eder. Zira hadislerde bildirilmiştir ki kişiler, sevdikleri ile beraberdir ve onların derecesine erdirecek ameller işleyememiş bile olsalar, aradaki muhabbet ve manevi destek ve enerji ile makamları yüceltilerek eşitleneceklerdir. Buradaki bir mü’min, dünyanın en uzak yerindeki bir mü’mini sevse ve yaptığı iyiliklerden sevinse, ona ecir ve ödülde ortak olacaktır. Hatta sırf Allah için sevmek veya sevmemek, kişiye şehitler ve nebilerin bile gıpta edecekleri makamlar ve dereceler kazandırır.
İşte bu inanç ve duygular, Müslümanlara “mü’min insan” inşasında büyük bir imkan kazandırır. Onlar bu sayede çok büyük güç, kuvvet ve enerji kazanırlar. Bizim “yeni bir insan ve medeniyet inşa davamızda” en büyük sermayelerimizden birisi de budur.
İlim için çalışmak, çeşitli dallarda kitap okumak elbette güzeldir. Ancak, sırf kitap okumakla iyilik ve olgunluklara ulaşılamaz, dostluktan ve sohbetten hasıl olan faydalar sağlanamaz. Bazıları, buna şöyle basit misaller getirmiştir; İnsan, marangozların yanında staj görmeden dülgerlik öğrenemez, onların aletlerini kullanamaz. Terzilik de böyle, tıp da böyle. Hatta çiftçilik, bahçıvanlık bile bir ustanın yanında görmeksizin, sırf okumakla mükemmel olmaz.
Bir hayli ilimler okuyup diplomasını alan birçok zat, bilgisinin hayata güzelce yansıma nimetinin ancak sohbete erdikten sonra olduğunu, sohbetle kalbinin nurlandığını, basîretinin açıldığını anlar. Bunu anlatan yazılı sözlü çok ifadeleri okumuşuzdur.
Sâlihlerle, sadıklarla oturmak, alimlerle, ediplerle, iyi niyetli insanlarla sohbet etmek insanın yetişmesi için elzemdir. Sohbette zikir, fikir, şükür, ilim, edeb, hizmet, himmet ve tevfik vardır. Sohbeti bırakan bunları bırakmış olur.
Öyleyse sohbet, meşveret, danışma ve iş yapmak, sadık ve sâlih, takvalı kişilerle olmalıdır. Sadık ve sâlih olmayanlar nefsine zulmetmişlerdir. Zalimlerde hidayet ve hayra bir meyil görülmediği takdirde, zaruri olan görüşmeyi yapıp fazla oturmadan yanlarından uzaklaşılmalıdır. Nitekim Allah Teala şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun da sadıklarla beraber olun.”( Tevbe 119)
Aynı zamanda zalimlerle oturmayı da yasaklar:
“Hatırladıktan sonra artık zalimlerle oturma.”( En’am 68)
Bunun sebebi, kalpten kalbe in’ikas / yansıma ve insibağ / boyanma olmasıdır. Yani iyilerle oturanın kalbine nur, kötülerle oturanın kalbine karanlık ve katılık yansır. İyi ve kötü huylar, aynen mikroplar gibi bulaşıcıdır. Bir gün bu huyların nasıl sirayet ettiklerinin fotoğrafı çekilirse şaşmayın.
İnsanın arkadaşlarından etkilendiğine dair birçok atasözümüz vardır. Malum atasözleri binlerce yılın tecrübeleriyle oluşmuş som altın gibi kıymetli sözlerdir. İşte onlardan bazıları: “Sirke küpünden sirke, bal küpünden bal sızar.”, “Küp içindekini sızdırır.” “Üzüm üzüme baka baka kararır.” “Kör ile yatan şaşı kalkar.” “Kır atın yanında duran ya huyundan, ya tüyünden.” “Söyle arkadaşını, söyleyeyim kim olduğunu.” “Yiğit sevdiğinden sorulur.”
Peygamberimizin iyilerle arkadaşlığı misk / koku satanın yanında duran, kötülerle arkadaşlığı da kömürcünün veya körükçünün yanında durana benzetmesi, aynı gerçeği ifade eden muhteşem sözlerdendir.( Buhari, Zebai 31, Büyu 38; Müslim, Birr 146, Edep 16; Ahmet, IV, 404-405-408)
Sözün özü, iyi bir Müslüman olabilmek için mutlaka iyi insanlarla beraber olup kötü insanlardan, dini tebliğ ve nasihat hariç, kaçmak gerekir.