Nereye Kadar?
Evet, batı dünyası haçlı ittifakı içinde İslam dünyasına açıktan saldırıyor. Geçen sene çıkan bir kitabımızın adı “Adı Konmamış Savaş” idi. alt başlığı ise, “Çağdaş Haçlı Seferleri”. Bu kitabın adı çok konuşuldu tv. sohbetlerinde. Ama kitap o kadar okunmadı maalesef. Malum sebep; kitaba ilgi yok. Okumayan bir milletiz.
Her neyse, bakın şu batının pervasızlığına, arsızlığına, utanmazlığına. Yeryüzünde terörle mücadele adına terör estiriyorlar. Şimdi de açıktan PKK ve PYD’yi destekliyorlar.
Nedir Suriye’nin suçu?
Müstakbel bir İslam devleti olma potansiyeli.
Yapılmak istenen de İslam’dan vaz geçip laikliği kabul etmesi. Batı kültürüne iman etmesi. Hayat tarzı olarak İslam’ı değil de, batının değerlerini ve biçimini alması. Bunu sağlayana kadar bombalayacaklar havadan. Terörü besleyecekler bunun için.
Küfür tek millettir be bilinçli yapmaktadır bu zulümleri. Belki halkı ahmakça dünyaya dalmış gafil insanlardır, ama yönetimleri çok bilinçli olarak sürdürmektedirler politikalarını. Allah bize şuur versin, gaflet uykusundan uyandırsın.
Oysa “İslam” Allah Teâlâ’nın biricik dinidir. Din demek, bugünün ifadesiyle yaşama biçimi demektir. Hz. Âdem’in (as) Peygamberliği ile başlar, Hz. Muhammed’in (sav) Risâlet’i ile kemale erer. Ama olayların gelişimiyle her an içtihada açıktır, kendisini yenileyebilir. Bu yüzden canlıdır, diridir.
Allah Teâlâ’nın katında geçerli olan biricik din İslam olunca, bazılarının onun çağın ihtiyaçlarına cevap veremez oluşunu söylemeleri, cehaletin ta kendisidir. Bunları işte üstümüze bomba yağdıran haçlılar yetiştirmiştir. Laiklik diye yırtınmalarının sebebi de dinden uzaklaşmaları yüzündendir. Adamların İslam ile alakası kalmamış, biz hala şirinlik yapıyoruz.
Artık yeter, saflar netleşmeli.
Tarihi süreç içinde İslam Dininin iman ve ahlak esasları değişmez. İbadetler bölümü ise zaman içinde kısmen değişen ilahi özellikler taşır. Yani Hz. Âdem’in (as) Peygamberliğinden beri namaz, oruç, zekât, zikrullah vs. ibadetler vardır. Ama mesela namazın rekât sayısı, kılınma şekil ve mekânı, orucun tutulma vakit ve keyfiyetleri gibi bazı durumlar, tarih içinde kısmi değişiklikler geçirmiştir.
Dinin toplumu düzenleyen kanunlarına (Şeriat) gelince, ondan maksat insanların bireysel ve toplumsal hayatlarındaki ihtiyaçlarını görerek ve sorunlarını çözerek yaşamalarını kolaylaştırmak ve mutlu etmektir. Hal böyle olunca, zaman içinde insanların ilim, sanat, teknik, teşkilat, yönetim, medeniyet ve kültür seviyelerine göre, dinin şeriat kısmının tarih boyunca değişmesi, yenilenmesi ve gelişmesi hem makul, hem tabii, hem gerekli, hem de vakidir.
Öyle ise şeriat, dinin en çok değişen ve yenilenen kısmıdır diyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında en canlı ve dinamik yanı da sayılabilir. Bu yüzden şeriatsız bir din düşünülemez.
Hz. Âdem’in (as) Peygamberliği ile başlayan ve Hz. Muhammed’in (sav) Risâlet’i ile kemale ererek nihaî şeklini alan bu İslam Dinine, bu Allah Teâlâ’nın katında geçerli olan tek dine iman eden her insan mü’mindir, Müslümandır ve aralarında geçen asırlara rağmen birbirleriyle kardeştirler.
Artık laik batıcı zavallılar da din açısından nerede durduklarını bilmelidirler. Biz konumlarını biliyor ve açıkça yazıyoruz. Duymazlıktan geliyorlar. Soruyoruz:
Nereye kadar?