Kandil Dağında kandile yağ yetiştirenler
Silvan, Van, Hakkari, Beytüşşebab, Alamon takımı, Aruş karakolu…
Buralar benim iki sene yani 730 (Yedi yüz otuz) gün askerlik yaptığım, Aruş karakolunda 21 nolu hudut taşını koruduğum yerler.
Bu yaşımda çağrılırsam yine seve seve gidebileceğim yerler.
730 gün Kürt kardeşlerimin arasında Jandarma olarak görev yaptığım için onları tanıdığımı zannederim.
Toprağı saksıda, “fakirlik” kelimesini lügatta gören, “Buğdayın ağacı nasıl olur ki” diye resimli ansiklopediye bakan bazı insanlarımız yirmi beş yıldır tutturdular “Terörün temelinde ekonomik bölüşümde dengesizlik var” teranesini devam ettiriyorlar.
Benim köyümün fakirliğiyle Alamon bölgesindeki Kürt kardeşlerimin fakirliği başa baştı.
Geçen sene Van’a gittiğimde öğrendim, Van’ın asfalt gitmeyen, telefonu olmayan, elektrik çekilmeyen köyü kalmamış.
Karaman’da Karamanoğlu Mehmet Beyin başkomutanı Göcer beyin yerleştiği, benim yüz elli hanelik Göcer köyüme bu senenin Ağustos ayına kadar asfalt gelmemişti.
Mercedes’le Hollanda’dan Göcer köyüne gelen benim köylülerimin arabasının beyni ince yol tozu nedeniyle bozuluyor.
“Adil bölüşüm” ü bir lütuf olarak Kürt kardeşlerime vermek iş değil.
Devletin asli görevi, ırk, din, dil ayırımı yapmadan her vatandaşının asli ihtiyaçlarını karşılayacak imkânları onlara sunmaktır.
Hz. Ömer’in, çalışamaz hale gelen ve dilenmek zorunda kalan bir Yahudi vatandaşına hazineden sosyal yardım olarak verdiği maaşın miktarı, Devlet Başkanı Ömer (r.a.) in maaşı kadardır.
Valilere yazdığı emirnamede asgari ücreti kendi maaşıyla denk tutmuştur.
Terör sorununun arkasında Amerika vardır.
Öldürülen 23 teröristin elindeki silahlar Amerikan malı, cebindeki paralar Dolar.
“Ama serbest piyasada bu silahlar satılıyor, para veren silahı alır” denebilir ama unutulmaması gereken şey, bütün silah ticareti yapanlar da C.I.A. nın kontrolündedir.
Hangi silahların nereye, kime gittiğini, ne kadar gittiğini, hangi numaraların hangi ülkede ve hangi terör örgütünde olduğunu bilmeli ki faili mechullar ortaya çıksın.
“Ama hocam, Amerika Kuzey Irak’ta yok. Onun işi Bağdat’ta. Askerleri de orada.”
Peki, Kuzey Irakta Türk askerlerinin başına çuvalı Barzani’nin peşmergeleri mi geçirdi?
Geçen sene sınır ötesi harekâtta askerler Bağdat hükümetiyle mi yoksa ABD askerleriyle mi ortak hareket ettiler?
Şemdinli Aktütün’den gelen 15 askerimizin cansız cesetlerinin otopsisini yapan doktorlarımız, çıkardıkları kurşunları Genelkurmaya göndersinler ve onlar da kurşunun yapıldığı ülkeyi halkımıza söylesinler.
Yetmiş milyona sıkılmış kabul ettiğimiz bu Amerikan kurşunu bizim tenlerimizde saplı dururken, Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wood’un “ABD, 4 Ekim’de Şemdinli’de yapılan PKK saldırısını kınıyor. Bu hain terör eyleminde ölen askerlerin ailelerine en derin taziyelerimizi sunarız. Bu trajik kayıp için Türkiye’nin vatandaşlarıyla birlikte yas tutuyoruz.
PKK’ya silah bırakma ve şiddet eylemlerine son verme yönünde uzun süredir yaptığımız çağrıyı tekrarlıyoruz. Bu teröristleri yenilgiye uğratma kararlılığımızla Türkiye ile dayanışma içindeyiz” diyerek bizim ihanet ve kurşun yaramızın üzerine tuz ekmesine gerek yok.
Teröriste “Silah bırak” demesine de gerek yok.
Silah vermesinler yeter.
Diyeceğim şu:
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız, kendileriyle görüşen dost Amerikan cumhurbaşkanına rica etsinler, genelkurmay başkanımız da müttefik Amerika genelkurmay başkanına rica etsinler, MİT yetkilileri de C.I.A ve MOSSAD yetkililerine rica etsinler, üç aylığına yani 31 Aralık 2008 e kadar teröristlere silah ve ekmek parası vermesinler.
Bakalım Kandil dağında, kandilin yağı tükenince neler olur.