Artık laf dönemi sona ermeli
Aktütün Karakolu’na teröristlerin baskını üzerine dünkü yazımda tüm şüphelerimi, şüphenin de ötesinde gerçekliğine inandığım düşüncelerimi ifade etmeye çalıştım. Bugün ise Cumhurbaşkanı Gül’ün Fransa gezisini iptal edişi ve Başbakan Erdoğan’ın Türki Cumhuriyetlere yönelik gezisini yarıda keserek yurda dönüşünün olaya ciddi bir yaklaşım içinde olduklarının ifadesi olduğuna dikkat çekmek ve ardından da benzer saldırıların ardından yapılan bir takım birbirinin aynı cümlelerin tekrarlanmasının terk edilerek işin özüne inilmesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Ne zaman teröristler ölümlü bir saldırı gerçekleştirse arkasından benzer açıklamalar yapılıyor ve bu açıklamaları millet olarak ezberledik. Ancak, sonuçta teröristler bildiğini okuyor. Saldırganların takibe alındığı, kaçış yollarının kesildiği, inlerinin vurulduğu yolundaki açıklamalar artık fazla bir anlam ifade etmiyor. Hatta öldürüldüğü açıklanan terörist sayıları da artık inandırıcılığını yitirmeye başladı.
Özellikle sınıra yakın karakol ve devriye gezen askerlerimize yapılan saldırıların ardından Kuzey Irak’tan sızan teröristlerin havadan uçak ve helikopterlerle takip edilerek vurulduğu, karadan da takip edildiği şeklindeki açıklamalarda anlamını yitirdi. Her seferinde havadan ve karadan vuruluyorlar, dağ taş bombalanıyor ama netice değişmiyor. Eğer hiçbir sonuç alınamıyorsa niçin sürekli olarak hava saldırıları yapıyor, dağı taşı bombalıyoruz? Ya da gerçekten bombalıyor muyuz?
Lütfen artık benzer açıklamalarla kaybettiğimiz canların acısına sünger çekilmesin.. Artık bilinmelidir ki, Sayın Gül’ün, “Bu hain saldırının nasıl yapıldığı sonuna kadar takip edilmektedir. Kimlerin yataklık ettiği, kimlerin kolaylık sağladığı sonuna kadar araştırılacak ve hesabı sorulacaktır.” Sözlerinin takipçisi olacağız ve bu sözlerin unutulmamasını sağlamaya çalışacağız.
Aslında teröristlere kimlerin yataklık ettiği, kimlerin kolaylık sağladığı, kimlerin destek verdiğini Sayın Cumhurbaşkanının bilmemesi mümkün değil. Belli ki artık bilinen bu devletler ya da birtakım kişi ve örgütlerin üzerine gidilecek. Biz Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden bunu anlıyoruz. Eğer şimdiye kadar teröristlere kimlerin yataklık ettiği, kimlerin kolaylık sağladığı, maddi destek verdiğini Devlet olarak tespit edememiş isek bundan sonra yapılacak araştırma ile tespit edilmesi pek mümkün olmaz diye düşünüyorum.
PKK’nın Ergenekon örgütü tarafından kurulduğu iddiaları sıkça tekrarlanıyor. Bu iddiaların yanlış olduğuna yönelik devletin üst yönetiminden bir tekzip gelmedi. Bu arada yine PKK terör örgütünün kuruluş safhasında ABD ve İsrail istihbarat örgütlerinin aktif rol üstlendiği de meçhul değil. Bu açıklamalar birer iddia olmaktan öte anlam ifade ediyordu. Yine AB ülkelerinin terör örgütüne özellikle maddi kaynak sağlanması hususunda kolaylıklar sağladığı da biliniyor. Bu arada terör örgütünün uyuşturucu kaçakçılığı yoluyla büyük gelirler sağladığı da haber olarak sıkça medyaya yansıyor. Uyuşturucu kaçakçılığının Türkiye üzerinden yapıldığı da ayrı bir konu.
İşin bir başka boyutu ise terör örgütünün kurulması ve gelişmesinde önemli rol üstlenen ABD Irak’ı işgal ederek Kuzey Irak’ta bu örgüte geniş bir serbest ve güvenli alan sağladı. Terör örgütü Kuzey Irak’ta ana karargahını kurmuş, eğitimini, her türlü uluslararası ilişkiyi buradan sanki bağımsız bir devletmiş gibi yürütmektedir. Yani şu an için terör örgütüne yataklık edenler açıkça bellidir. ABD’nin himayesinde yarı bağımsız bir yönetime kavuşan peşmergeler ile PKK terör örgütünü birbirinden ayrı, birbirine karşı imiş gibi değerlendirmek sadece ahmaklık olur.
Bu bakımdan gerçekten terör örgütüne yataklık edenler sonuna kadar takip edilecekse Kuzey Irak’a bir kara harekatı gündeme gelecek demektir. Bu ise ABD’ye yönelik bir harekat olacaktır. Çünkü, Irak bütünü ile ABD’nin işgali altındadır. Kuzey Irak’ta yönetimin peşmergelere bırakılmış olması demek ABD’nin bu bölgedeki sorumluluğunu ve işgalini sona erdirdiği anlamına kesinlikle gelmez. Bundan önce de Kuzey Irak’a bir kara harekatı gerçekleştirildi. Ama, belli bir noktadan öteye gitmeye ABD izin vermedi, biz de ABD’ye rağmen harekatı sürdürmeyi göze alamadık. Yine benzer bir durum olacaksa kara harekatından da bir sonuç alınamaz.
Olayı bütün boyutları ile ele almak ve değerlendirmek gerekiyor. Bunun için terör örgütünün ve yataklık edenlerin beli kırılması gerçekten isteniyorsa yapılacak iş Kuzey Irak’a yapılacak kara harekatı ile belli bir bölgenin geçici ama uzunca bir süre kontrol altında tutulması gerekiyor. Bundan önceki kara harekatı sırasında bu husus sıkça dile getirildi ama yapılamadı. Daha doğrusu terör örgütünün kurulmasını ve gelişmesini sağlayan, bugün de yataklık eden güçler buna izin vermedi. Bu güçlere rağmen böyle bir harekatın yapılması gerekiyor. Bunun için de millet olarak her türlü desteğe hazır olunması şarttır. Millet olmanın gereği de budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.