Yoksulun hayatta kalma mücadelesi
Doğaya Karşı Hayatta Kalmak diye bir program izlemiştim. Bir adam, ıssız bir ormanda tek başına kalındığında neler yapabileceğini gösteriyor, ormanda yakaladığı yılanı, fareyi ölmüş hayvan leşlerini yiyor, susuzluğunu giderebilmek için çorabını nemli toprağa gömüp bir süre sonra çıkarıp emiyor, kendini koruyabilmek için ormandaki ağaç kabuklarını bir araya getirip kulübe yapıyordu. Adam karnını doyurmak için yerden solucanları çıkarırken, yılanı öldürürken, ağaç kabuklarını su kabına çevirirken “bir gün böyle bir ortamda kalırsanız hayatta kalmak için şunları yapabilirsiniz, şu hayvandan şu kadar protein alabilirsiniz…” gibi açıklamalar yapıyordu. Program tutmuş olacak ki, birkaç ay önce yerli versiyonuna da rastladım. Fakat zihnimde beliren o soruya bir cevap bulamadım. İnsanlar durduk yere ne oluyordu da dağlarda yaşamanın formüllerini sunmaya yelteniyorlardı. Nitekim yaşam kaynakları sömürgeci odaklar tarafından gasp edilen Afrikalı yerli kabileler bu kitabi bilgileri asırlar önce keşfetmemişler miydi Küresel odakların, açlığa maruz bıraktığı ve yoksulluğun devam ettiği yerli kabileler hayatta kalabilmek için bir bilim adamı gibi çalışıyor ve kendileri için yaşam kaynakları buluyorlar.
Peki ya Ortadoğu’da sömürgeci odakların işgali altında yaşayan toplumların durumu bundan farklı mıdır Yoksullaştırılan ve işgal edilen bu toplumlarda evin hanımı, ürettiği yiyeceklerin bilimsel analizini yapacak yeterliliğe sahip değildir. Fakat kurumuş ekmek kırıntılarını ıslatarak börek haline getirebiliyor, semt pazarlarında arta kalan yiyecekleri toplayarak çocuklarına yemek pişirebiliyor, eski giysileri ip haline getirerek bir örtü elde edebiliyor, yoksulluğun bağrında evini geçindirerek hayatta kalmayı başarabiliyor. Yoksul aile çocukları akşamları ek iş yapıp gündüzleri okuyarak hayatta kalabiliyorlar. Sokaklara terk edilmiş yoksullar, akıl hastaları, yetim çocuklar çöp konteynırlarına atılan atıkları ayıklayarak ya da parklara çıkıp yenilecek otları bularak hayatta kalabiliyorlar. Evsizler karlı kış gecelerinde ıssız koylara, çatı altlarına bankamatiklere sığınarak hayatta kalabiliyorlar. Yani hayatta kalmak deyince sadece ıssız vadilerde yaşamaya çalışan o insanlar akla gelmemeli, yoksullaştırılan halklar da bu kategoride değerlendirilmeli ve hayatta kalabilmek için kendince formüller üreten o insanların mücadelesi göz ardı edilmemelidir. Dışarıdan ithal edilen hayatta kalma programlarının vermek istediği mesajın ne olduğunu bilemem. Fakat eğer küresel eşkıyalar toplumların maddi ve manevi değerlerini işgal etmez, halkların yer altı ve yerüstü zenginliklerini sömürüp onları açlığa terk etmezlerse Allah’ın yeryüzünde bahşettiği kaynaklar hepimize kafi gelir. Bundan eminim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.