Laiklik Ve Uysalcılık
Laiklik, Allah Teâlâ’nın uluhiyetini tanımayan, sosyal hayatta onu işlevsiz ve devre dışı bırakan bir küstahlıktır. İnsanın Allah Teâlâ’ya başkaldırmasıdır. Ondan bağımsızlaşarak özgürlük arama aptallığıdır.
İşin en acı yanı da, “İslam’ın laiklikle bir sorunu yoktur” diyen insanların, İslam dünyasında “büyük hoca, üstat, ilahiyatçı Prof. Doç” gibi alim sayılmasıdır. Bu kabule cinayet mi desek, cinnet mi desek bilemiyoruz. Acaba hangisi daha çok yakışır bu kafirliğe.
Ya her ağızlarını açtıklarında Müslümanların cahilliğini dillerine dolayan, geçmişteki alimleri din uydurmakla suçlayan, kendilerini kimsenin bilmediklerini bilen olarak sunanlar, bu laiklik küfrüne laikçi yobazlara neden tek kelime söylemezler? Zavallı uysalcıklar…
Her neyse, ne demiştik?
Şuydu: “Küfür tek millet olduğu gibi Müslümanlar da tek millet, tek ümmettirler”.
Evet, Hz. Âdem’in (as) Peygamberliği ile başlayan ve Hz. Muhammed’in (sav) Risâlet’i ile kemale ererek nihaî şeklini alan bu İslam Dinine, bu Allah Teâlâ’nın katında geçerli olan biricik dine iman etmeyen her insan kafirdir. Böyle birisinin velev ki bir ana babanın evlatları olsalar bile, Müslümanlar ile aralarında kardeşlik ve akrabalık yoktur.
Davranış olarak da aralarında iki şekil vardır. Ya barış ya savaş. Yani kafirler din ve Müslümanlarla savaşmaz da barış içinde yaşarlarsa, Müslümanlar da onlara karşı, bir Müslümana yaparcasına hak ve hukuka uyarak, iyilik ve erdem üstün tutarak yaşarlar.
Ama savaşanlara karşı harp bitene ve barış sağlanana kadar çok sert, çetin ve acımasız olurlar.
Bunları niçin yazıyoruz?
Önceki yazımızda söyledik. Başta da söyledik. Açılımı da gelecek yazıya inşallah.