Hiç kimse “TSK’yı yıpratma” kılıfına sığınmasın!
Evet, “tam Demirel’ce” bir cevap... Süleyman Demirel de, aynısını söylerdi: “Ne yani Aktütün’e mi gitseydim?”...
Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu; PKK’lı teröristlerin Aktütün Karakolu’na baskın yapıp, çıkan çatışmada “17 şehit, 20 yaralı” verdiğimiz esnada, Antalya’nın Serik ilçesinde “golf oynamayı sürdürdüğü”nün ortaya çıkması üzerine yapılan “eleştiri” ve “suçlama”lara böyle cevap vermiş:
Demiş ki; “Eleştiride bulunanları mutlu etmek için o gün Aktütün’e mi gitseydim?”
Dedim ya;
“Tam Demirel’ce” bir cevap... Malûm, Demirel de, kendisine “benzin yokluğu” hatırlatıldığında öyle cevap vermişti: “Ne yani, benzin vardı da, biz mi içtik?”
Benzin olmayabilir... Olanı da, elbette Süleyman Demirel içmemiştir!.. Ama, sen “Hükümet” isen, sen “Başbakan” isen; “benzin yok” diyemezsin!..
“Benzin alacak para yok” deme lüksün de yok!..
“Bulmak zorundasın” arkadaş!..
Demirel, nasıl ki; “benzini veya parayı bulmak” zorundadır, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu da, “gerekirse Aktütün’e gitmek zorunda”dır!..
ÇODUR, NİYE GÖREVDEN ALINDI?
Bir “yangın” veya “sel” olduğunda, ya da “ölümlü bir deprem” olduğunda “Başbakan” veya onun görevlendirdiği bir “bakan” nasıl ki “olay yeri”ne gidiyor ve orada “vatandaşın acılarını paylaşıyor” ise, Org. Babaoğlu veya bir başka komutan da gerekirse Aktütün’e gitmeli ve “askere moral” vermeliydi!..
Herhalde hatırlarsınız... 1 Mart 2007’de; Bahçelievler’de Dilara adlı bir çocuk, İSKİ’nin “logar kapağı”nı açık bırakması sonucu kanalizasyon çukuruna düşerek ölmüştü... Haber televizyonlara yansır yansımaz Başbakan ne yapmıştı biliyor musunuz?.. Önce “Dilara’nın ailesi”ni arayıp başsağlığı dilemiş, daha sonra da Belediye Başkanı Topbaş’a talimat vermişti;
“İSKİ Genel Müdürü’nü görevden alın!”
Hemen o gün, İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur görevden alınmıştı...
Hem de Çodur, o anda “yurt dışında” bulunduğu için “olaydan haberi olmamasına” rağmen!..
Bunun gibi, daha nice örnekler var ki; bir “bakan” veya “Başbakan” herhangi bir felâketin ardından olay yerine gittiler ve acıları paylaştılar!..
Ama hiç kimse, “Buraya bir komutan niye gelmedi?” diye sormadı... Çünkü, böyle bir yerde aranan, “komutan” değil, “bakan” veya “Başbakan”dır!..
Tıpkı, Aktütün Jandarma Bölüğü’ndeki askerlerin de; “kendilerine moral verecek bir komutan” beklemesi gibi!..
Peki, Org. Babaoğlu ne diyor;
“Aktütün’e mi gitseydim?”
Keşke gitseydin paşa!..
Ama, hiç kimse, size “Aktütün’e niye gitmediniz?” diye sormadı ki!..
Size sorulan şu:
“17 şehit, 20 yaralı haberi gelmesine rağmen, Golf Turnuvası’na niye devam ettiniz?”
Evet, soru bu!..
Yoksa, hiç kimse, size “Niye golf oynadınız?” veya “Niye tatil yaptınız?” diye sormuyor!..
NEDİR BU YABAN MERAKI?
“Tatil” yapmanız veya “golf” oynamak gibi bir “hobi”nizin olması, en tabii hakkınız!..
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman’ın, “Kuzey Irak dağlarında, Rus bestekâr Mussorgosky’i dinlemesi” nasıl insani bir hak ise, Org. Babaoğlu’nun “golf oynaması” da o kadar insani bir haktır!..
Haaa, şu merak edilebilir:
“Bizim paşalar niye yerli müzik dinlemezler de, elin gâvurunun müziğinden hoşlanır?.. Neden yerel oyunlardan hoşlanmazlar da, golf gibi, bizim kültürümüzde olmayan oyunlara merak salarlar?!?”
Evet, bazı meraklılar bu tür soruları sorabilirler ama hiç kimse, “golf” oynadı diye Org. Babaoğlu’nun yakasına yapışmaz!..
Çünkü golf; Ertuğrul’un deyimiyle, “sporların en papyonlusu” ve “en monşeri” bile olsa, “spor”dur!..
Ama, “yerli” değildir, o başka!..
Dediğim gibi;
Buna rağmen hiç kimse kalkıp da, bu “yabancı sevdası”ndan dolayı, kimseye hesap sormaz!..
Sadece şunu sorar:
“Şehit haberleri size ulaşmadı mı?..
Eğer ulaştıysa; golf topunu ve golf sopasını anında bırakıp niye Ankara’ya dönmediniz?..
Evet, niye Ankara’ya dönmediniz de, Golf Turnuvası’nın bitmesini beklediniz?!?”
Hiç kimse sağa-sola veya oraya-buraya çekmesin; sorulan “asıl soru” budur!..
G.KURMAY’DAN SKANDAL AÇIKLAMA!
Hani, “televizyonlar”da yaparlar ya; “son anda meydana gelen bir olay” konusunda, hemen ekrana “son dakika” yazısını koyarlar ya, ben de şu anda aynısını yapacağım...
Çünkü şu an saat 17.30’dur ve elime “Genelkurmay’ın basın açıklaması” geçmiştir.
Açıklamayı aynen aktarıyorum:
“Son günlerde Hava Kuvvetleri Komutanı Hava Orgeneral Aydoğan Babaoğlu ile ilgili olarak bazı basın yayın organlarında haberler yer almaktadır.
Hava Kuvvetleri Komutanımızın Antalya’da bulunduğu sırada, 4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede, Bayraktepe bölgesinde meydana gelen çatışma sonucunda verilen şehitler hakkında bir bilgisi olmamıştır.
Gerçeğin böyle olmasına rağmen konunun teyit edilmeden Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma amaçlı olarak kullanılması üzücü ve düşündürücüdür.”
İfadelere lütfen dikkat;
“Cuma günü saat 13.00’te” çatışma başlıyor, o günün akşam saatlerinde “15 şehit, 2 kayıp ve 20 yaralı” verdiğimiz anlaşılıyor ve bundan bir “Kuvvet Komutanı”nın, evet “Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu”nun haberi olmuyor!..
Hiç olacak şey mi bu?!?..
Hadi, o gün olmuyor; peki 4 Ekim Cumartesi gününün saat 09.30’unda Genelkurmay’dan yapılan resmi açıklamadan da mı haberi olmuyor paşanın?..
Genelkurmay “saat 09.30’da” açıklama yapacak ve bir “Kuvvet Komutanı”nın bundan haberi olmayacak?!?.. Bir türlü aklım-havsalam almıyor!..
Dahası, komutan açıklamanın yapıldığı saatte, “golf turnuvası” için yine sahaya gidiyor, iyi mi!?!
Söyleyin; olacak şey midir bu?..
24 saat sonra, yani “Cumartesi gününün saat 13.00’ünde” bütün dünya ajansları ve Türkiye televizyonları “canlı yayın”a geçip, “facia”yı haber verecek ama “paşa”mızın yine haberi olmayacak!..
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, taaa Türkmenistan’da haberi olacak ve geziyi yarıda kesip, apar-topar Türkiye’ye dönecek ama komutanımızın haberi olmayacak!..
Söyleyin Allah aşkına;
Bir “skandal” değil midir bu?..
Şimdi de, “skandalın büyüğü”ne gelelim:
Ne diyor Genelkurmay;
“Cumartesi akşamına kadar komutanın haberi olmamıştır!”
Oysa, Org. Babaoğlu, dünkü Hürriyet’e yaptığı açıklamada aynen şöyle diyor:
“Şehitlerimizin haberi bana o gün doğal olarak anında ulaşmadı, ama sonrasında başlatılan her harekâtın emrini Ankara ile koordine ederek bizzat ben verdim. Her aşamada her harekât detayını ilgili arkadaşlarımla koordine ettik.”
AÇIKLAMALARIN HANGİSİ DOĞRU?
Bu, ne demektir?..
“Cuma günü haberim olmadı ama Cumartesi günü haberim oldu ve ondan sonra harekâtı koordine ettik!”
Lütfen “Genelkurmay’ın açıklaması” ile “Komutan’ın açıklaması” arasındaki “yaman çelişki”ye dikkat!..
Bu açıklamanın “hangisi doğru”dur?..
Genelkurmay mı doğruyu söylemektedir, yoksa Org. Babaoğlu mu?!?..
Genelkurmay’a sormak lâzım;
“4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede çatışmadan haberdar edilmeyen” Org. Babaoğlu “haberdar edilmediği” bir harekâtı nasıl “koordine” etmiştir?!?..
Hem “habersiz”, hem de “koordine” ediyor!..
Bu, “nasıl iş”tir, anlayan beri gelsin!..
Ama, hiç kimse;
“Mızrağı çuvala sokmaya” çalışmasın!..
Çünkü, bu mızrak çuvala sığmaz!..
9 HAVA ÜSSÜNE 9 GOLF SAHASI
Bunu böylece ifade ettikten sonra, dönelim yine “golf” meselesine...
Efendim, “benim kültürüme yabancı” olduğu için, nedir şu “golf” diye kısa bir araştırma yaptım.
Golf, şu demekmiş efendim:
“Golf, belirli standartlara sahip topların, birbirinden farklı özellikleri bulunan sopalar yardımıyla, oyun alanı içerisindeki deliğe, en az sayıda vuruş yapılarak sokulması amacını güden bir spordur.
Tipik bir golf sahasında, 9 ya da 18 delik vardır ve bunların her biri birbirinden farklı yapı ve görünüşe sahiptir... Uzunluğu 100 metre ile 600 metre arasında değişebilen bir golf alanında 9 ya da 18 delik bulunur. Oyunu, en az vuruş yaparak bitiren kişi kazanır...”
İşte bu spor, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu için en gözde spor dallarından biridir.
O kadar “gözde”dir ki;
“17 şehitten bile haberi olmaz!”
O kadar “gözde”dir ki;
“Aktütün Karakolu’nun taşınması” için “güya ödenek yok”tur ama, şu anda “9 Hava Üssü”nde “golf sahası” bulunmaktadır!..
Anlayacağınız;
Hava Kuvvetleri Komutanımızın başlattığı “Golf Seferberliği” ile “9 hava üssüne 9 golf sahası” inşa edilmiş!..
Ama, her ne hikmetse; “Aktütün’e ödenek yok!!!”
Hiç kimse; verdiğimiz haber ve yazıların “TSK’yı yıpratma amacı taşıdığını” iddia edip de, “mızrağı çuvala sokmaya” çalışmasın!..
Amacımız “TSK’yı yıpratmak” değildir!..
Amacımız “soru”lara cevap aramak ve yaman “çelişki”leri ortaya koymaktır!..
Bir amacımız da; “Aktütün’e mi gitseydim?” diye soran Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Babaoğlu’na şunu sormaktır:
“Aktütün’e değil de, golf oynadığınız yerin 2 kilometre ötesindeki şehit Ramazan Yeşil’in evine gidip, ailesine başsağlığı dileyemez miydiniz?”
Başkaca da bir sorum yok!..
Golf, yasaklanır mı?..
Sizlere, yabancımız olan ‘golf’le ilgili kısa bir bilgi vereyim:
“Golfün, günümüzdekini çağrıştıran haliyle ortaya çıkışı, bizi 15. yüzyılın henüz başlarındaki İskoçya’ya götürüyor... Ne var ki; hızla gelişen ve yayılan bu spor, 1457 yılında II. James yönetimindeki İskoç parlamentosu tarafından askerî faaliyetleri engellediği gerekçesiyle yasaklanır ve bu yasak, İskoçya ile İngiltere arasında 1502’de imzalanan Glasgow Antlaşması’na kadar 45 sene boyunca sürer.”
Görüyorsunuz değil mi;
1457 yılında, “askerî faaliyetleri engellediği” için yasaklanan golf, 2008 Türkiyesi’nde Hava Kuvvetleri Komutanımız Aydoğan Babaoğlu’nun “gözde” sporudur!..
Merak ediyorum;
Şu son gelişmelerden sonra; "askerliği engellediği" gerekçesiyle, "golf" oyunu Türkiye'de de yasaklanır mı?..
"Yasaklanırsa" var ya;
Onun parasıyla, Aktütün gibi "yüzlerce karakol" yapılır!..