Allah’ın Belası Devlet Ve Kurtuluşumuz
ABD için birisi şu açılımı getirmişti: Allah’ın Belası Devlet.
Gerçekten de Allah Teâlâ’nın belası bu devlet. Biz bu belayı hak ettiğimiz için Allah Teâlâ onu başımıza musallat etti. Sanki Allah’ın sillesidir o, bizi böyle terbiye ediyor işte.
Her yerde onun yangını var. İşte Afganistan, Irak, Lübnan, Filistin ve Latin Amerika’da bir sürü devlet…
Eşeğini dövemeyen semerini dövermiş. Allah’ın belasına güç yetiremeyenler, hükümete güç yetiriyorlar ve onu dövüyorlar. Hatta başarıları bile zarar gibi gösterilip alay konusu ediliyor.
Ne yapıyormuş hükümet?
Yok, Suriye ile İsrail’i barıştırıyormuş, yok Kafkasya Birliği kuruyormuş, yok Lübnan seçimleri ile ilgileniyormuş…
Utanmasalar “yok AB ile uğraşıyor” da diyecekler…
Bunları yapacağım diye ülkeyi ihmal ediyormuş…
Bunlar kötü şeyler mi? Bunlar ülkeye zararlı şeyler mi? Komşunda yangın çıksa, kendi evinden korkarak yardımına koşmaz mısın?
Bunlarla uğraşmak, terörle uğraşmaya, ekonomi ile uğraşmaya, eğitimle, sağlıkla uğraşmaya mani midir? Her bakanlık ayrı değil mi?
Kafa işte!
Bunlara bir şey beğendiremezsin. Kendini hiç beğendiremezsin. Arada din yerine geçmiş ideoloji ayrılıkları var. Ağzınla kuş tutsan, “aferin” demezler.
Hükümete saldırmak kolaydır tabi. Hem pirim yapar, hem de yiğitlik duyguların tatmin olur. Hadi aynı saldırıyı ihmali görülen zinde güçlere yap bakalım?
Hadi Amerika’ya yap? Çirkin ABD ye yap? Allah’ın belasına yap?
Adam orda işte! Kuzey Irakta!
“Buraya giremezsin” diyor. “Ben Kürtleri destekliyorum” diyor. “Ben PEJAK ı destekliyorum ve silahlandırıyorum” diyor.
Kim bu PEJAK?
PKK nın kardeşi! Görevi, PKK nın Türkiye’ye yaptığını İran’a yapmak!
Akıl var, mantık var, peki ona verilen silahlar, kardeşe gitmiyor mu?
Nerde ABD nin kayıp silahları? Nerde Irak’ın kayıp silahları?
O dağlarda nasıl yaşar teröristler bakım olmasa? O ağır toplar da neyin nesidir sınır ötesindeki dağ başlarında?
Barzani nasıl efelenir ABD olmasa?
Gücümüz yetmiyor işte ABD ye, yani Allah’ın Belası devlete…
Ona gücümüz yetmeyince hükümete yükleniyoruz. O da siyaseten “durum bu” diyemiyor. Çekiyoruz işte.
Çekeceğiz efendiler. Çekeceğiz, çünkü bu bir ilahî cezadır. İslam’dan ayrılmanın cezasıdır. “Aydınlanma, laiklik, sekülerizm, modernite” diye diye dinden imandan ayrılmanın cezasıdır. Kıymetli, yararlı, erdemli, değerli, parlak, adil ve aydınlık şeraitten ayrılmanın cezasıdır.
Dua edin ki bu kadarcıkla kalıyorsunuz. Dua edin ki Ad kavimi gibi üstünüze ateş atılmıyor göklerden. Semud kavimi gibi rüzgâr savurmuyor sizi havalarda, Nuh tufanında boğulmuyorsunuz, Eyke’liler gibi korkunç depremlerle yerle bir edilmiyorsunuz…
Onları helak eden inkârdı, Allah’a kafa tutmalardı, lûtilikti, homoseksüellikti, zina idi, içkiydi, kumardı, faizdi, ölçüyü tartıyı dürüst yapmamaktı, adaletsizlikti, fakirleri, garipleri ezmekti, ırkçılık ve kabilecilikti, kan dökmekti vs. vs…
O zamanlar bir kavmi helak etmeye yeten günahların hepsi birden sözde bir İslam ülkesinde mevcut olursa, ne beklenir Allah aşkına?
Az bile!
Şükür ki bu kadar!
Allah Teâlâ neyin hatırına acaba hala yerle bir etmiyor bu ülkeyi? Beli bükülmüş yaşlıların hatırına mı? Beşikteki masum bebelerin, çayır çimende meleyen kuzuların, gece seccadesinde iki büklüm ağlayanların, “İslam için ne yapabilirim?” diye beynini zonklatanların hatırına mı? Yoksa “İ’lay-ı kelimetullah” aşkına cihanı dolaşan, ama şimdi mezarlarında kan ağlayan mücahit ecdadın hatırına mı?
“Allah varsa da gökte otursun, bizim işlerimize karışmasın. Kamusal alanımıza girmesin, yasama, yürütme ve yargı şöyle dursun, okula, eğitime, terbiyeye bile karışmasın. Biz hayatımızı bildiğimiz gibi yaşayalım. Biz İslam’ın ahkâmını değil, Hıristiyan Batının laik kanunları istiyoruz” diyenlerin hâkim olduğu bir ülkedir burası.
“Mezarda kan terliyor babamın iskeleti;
Ne yaptık, ne yaptınız mukaddes emaneti?”
Allah Teâlâ bize acıyor ve hak ettiğimizi daha vermiyor. ABD ve gibilerini ve onların içerdeki piyonlarını başımıza bela ederek burnumuzu sürtüyor. Böylece kanımız akıyor, canımız yanıyor, emeğimiz sömürülüyor, servetimiz yağmalanıyor, enerjimiz tüketiliyor, sağlığımız bozuluyor, mutluluğumuz çalınıyor…
Gelin tövbe edelim.
Gelin Allah Teâlâ’ya dönelim.
Gelin İslam’a teslim olalım.
Gelin gerçek bir Müslüman olalım.
Gelin Hz. Yunus’un kavmi gibi akıllılık edelim de azap ufukta belirmişken, Allah Teâlâ’ya sığınma ile kurtulalım.
Bizi bundan başkası kurtaramaz. Çünkü bütün “bundan başka”lar çıkmaz sokaktır.
Necip Fazıl gibi birilerinin çıkıp bu çıplak gerçeği açık seçik bildirmesi gerekiyor:
“Haykırsam kollarımı makas gibi açarak;
Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak.”