Tahir Büyükkörükçü Hocamıza selamlar
1964-65 yıllarında Sivas'a konferans için gelmiştiniz. Sizi ilk defa orada gördüm. Sivas halkının zat-ı âlinize olan teveccühü, hâlâ gözümün önündedir.
Daha sonra 1970 yılında Konya Yüksek İslâm Enstitüsü'nde tahsile başlamıştım. Meşhur Kapı Camii’ndeki vaazlarınıza katılmış, hayran olmuş ve o anda da dua etmiştim: "Yarabbi bir gün nasip olur mu benim de bu kürsüde konuşmam"... İki ay geçmişti ki Rabbim nasip etti.
Sonraları size hasetlenen veya jurnalleyenlerin hışmına uğradınız. Burdur'a, Isparta'ya gönderildiniz. (Aslında sizi sürgüne gönderdiklerini zannediyorlardı). Oralarda nice insanın hidayetine sebep oldunuz, yol kaçkınlarını Allah'ın yoluna döndürmeye vesile oldunuz. Haddini bilmeyenler sizi Konya merkezindeki bazı küçük camilere gönderiyorlar, inananların gönlüne taht kurmuş bir ilim ehline adeta zulmediyorlardı.
Siyasi arenaya hiç girmek istemiyorum. Derken Rabbim, size de hediyesini gönderdi. Ve hastalandınız. Aylardır yatakta hasta olarak yatıyorsunuz. O halinizle bile gelen özel ziyaretçilere bakışınız ve mimik hareketlerinizle ikaz ve irşadınızı sürdürüyorsunuz.
Bir zamanların ülke hatibi ve İsmet İnönü'nün korkulu rüyası şimdi yatakta... Belki de yarı kalmış kemalat veya olgunluğunuzu oluşturan Rabbani cilvelerin atmosferinde bulunuyorsunuz.
Şuna inanın ki sevgili ve muhterem hocam, seveniniz çoktur. Başta Konya olmak üzere, ülkenin her tarafında ve hatta sınır ötesi diyarlarda sayısız sevenleriniz ve size dua edenleriniz vardır. Eğer mümkün olsa idi, bu insanların çoğu ömürlerinden keser, size verirlerdi. Ben de verirdim. Onbinlerce sene ömür sermayesine kavuşurdunuz. Bu ne muhteşem bir tablo.
Şimdi muhterem hocam. Her ne kadar kürsülere çıkamıyor ve sohbet edemiyor olsanız bile, sağolsun radyolar ve özellikle Kon-TV ve Ribat FM, sizin konuşmalarınızı bantlardan naklen veriyor. Siz yine dolaşıyorsunuz şehirleri, ülkeleri. Ülkeleri sadece Ebu Cehiller, Ebu Lehebler mi dolaşacak? Yüzlerce tebliğcimiz, yüzlerce hatibimiz, hocalarımız, vaizlerimiz ekranlar, birçok vericiler aracılığı ile gece gündüz demeden dolaşmaktadırlar.
Ama siz yokluk döneminin, kıtlık döneminin hocasıydınız. Bu Müslüman halkımız siz ve sizin gibi ilim ehline vefa borcunu ödemede vefasızlık etmez. İnanır mısınız, eğer serbest ziyaret ortamı olarak kapınızı açsanız, sizi ziyaret etmek ve bir defa yüzünüzü görmek için binlerce insan sıraya girecektir. Şimdi o insanlar, size dua ediyor, hayırla yâd ediyor.
Böyle bir nimet herkese nasip olur mu? Düşünelim şimdi. A.Necdet Sezer ölüm döşeğinde yatsa veya Vural Savaş, Zekeriya Beyaz, Erdoğan Teziç, Sabih Kanadoğlu, Hüseyin Kıvrıkoğlu yahut Ergenekon bağlantısı olan biri... Bu halkın tavrının, konuşmalarının, sözlerinin ne olacağını tahmin etmek o kadar zor değildir. Niçin? Çünkü devede kulak olan bu isim sahipleri ile mahkemede, Allah'ın huzurunda hesaplaşma olacaktır. Ülkeye, ülke insanlarına olan menfi tavırlarından, olumsuz mesajlarından dolayı davalı-davacı olarak ilahi huzurda mutlaka toplanacağız ve haklarımızı isteyeceğiz. Namaz kıldığından dolayı görevinden atılanlar... Örtülerinden dolayı haksızlığa uğrayanlar... İslâmi kimliğinden dolayı potansiyel suçlu görülenler vs. tek tek gelecek ve haklarını isteyeceklerdir. Boynuzsuz koçun, boynuzlu koçtan hakkını alması ne kadar normal ise, haksızlığa uğrayan herkes, haksızlık yapanın yakasına yapışacaktır. Mesela, o günlere kavuşur da, Rabbim konuşma imkânı lütfederse, 1980 yılının Diyanet İşleri sorumlularına Rabbimin huzurunda şu soruyu soracağım: Ya Rabbi, Konya'da vaizlik yaparken, binlerce gencin irşat edilmesi için gece gündüz demeden koştururken, bu insanlar beni Nevşehir ilinin, Gülşehir ilçesinin 16 hanelik köyüne sürgün ettiler. Suçum neydi benim?
Ama siz çok farklısınız muhterem hocam. Ve çok güzel bir konumunuz var şu an için.
Bu ne büyük rütbe ve seviye ki, binlerce-onbinlerce insan, hiçbir maddi istek ve menfaati olmaksızın, seher vakitlerinde, özel anlarında muhterem Necmettin Erbakan hocamıza, muhterem Fethullah Gülen hocamıza, muhterem Recep Tayyip Erdoğan'a, muhterem Tahir Büyükkörükçü hocamıza vs. dua etmekteler.
Muhterem hocam. Size şifa diliyoruz. Sizi seviyoruz. Sizinle iftihar ediyoruz. Ve size minnettarız. İslâmiyet'in kıtlık dönemlerinde, hapishane kıyafetlerinizin kapınızın arkasında hazır beklediği dönemlerde korkusuzca gerçekleri ülke halkına haykırdığınız için size minnettarız. Binlerce seher âşıklarının yetişmesine vesile olduğunuz için, sayısını Rabbimizin bildiği nice insanın yanlış yoldan doğru yola gelmelerine sebep olduğunuz için size dua ediyor ve tüm Vakit okurları ve gittiğim vilayetlerdeki sizi soran kardeşlerim namına şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.