Vazo bir kırıldı mı, hiç tamir edilmez!
Geçtiğimiz Cuma günü Şemdinli'deki Aktütün Jandarma Bölüğü'ne yapılan ve "17 şehit" verdiğimiz saldırının ardından, önceki gün Diyarbakır'da "polis servis aracı"na yapılan ve "5 şehit" verdiğimiz saldırıların "sebepleri" konusunda hemen herkes farklı şeyler söylüyor... Gerek Aktütün'deki, gerek Diyarbakır'daki "tetikçi"lerin "PKK"lı olmasından hareketle, deniliyor ki; "PKK, Sınırötesi Harekât Tezkeresi'nin Meclis'te oylanacağı günlerin arefesinde saldırılar düzenledi ki, bu tezkere oylanmasın!"
Kimi de; "PKK saldırılarının, yaklaşan mahalli seçimleri sabote etmek" ve "DTP'nin kapatılması dâvâsına tepki" maksadıyla yapıldığını söyledi veya yazdı... Kiminin görüşü de, "Ergenekon"la ilgiliydi... Bu görüşte olanlar; "PKK'nın, Ergenekon'un tetikçisi veya taşeronu bir örgüt" olduğundan hareketle; örgütün "20 Ekim Pazartesi günü başlayacak Ergenekon Dâvâsı'nı etkilemek" için saldırılar düzenlediğini iddia ettiler...
Şahsen ben, bu görüşün "ihtimal dışı olmadığını" düşünüyorum... Zira, Ergenekon Terör Örgütü ile PKK Terör Örgütü'nün içli-dışlı olduklarını ve birçok eylemde "organize hareket ettikleri"ni gösteren birçok ipucu, birçok delil var...
KEŞKE AKTÜTÜN'E GİTSEYDİ!
"Sebep"ler üzerinde durmak, elbette önemli... Ama ben, şu günlerde "sebep"lerden ziyade "sonuç"lar üzerinde duruyorum... Yani, "saldırılar"dan ziyade, "saldırılar sonrası" sergilenen tavırlarla ilgileniyorum...
Zira, "saldırganlar"ın yaptığı "hayvanlık"tır... Hayvanlara da lâf atılmaz... Ama "hayvan"ların yaptığı saldırıya karşı, "insanların tepkisi" nedir, işte bu çok önemli!..
Kaç gündür yazıp çiziyoruz:
"Cuma günü saat 13.00'te PKK'lıların Aktütün'e saldırdığı ve 17 askerimizi şehit verdiğimiz ortaya çıktığı halde, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu, Antalya'da golf oynamaya niye devam etti?.. Golf oynamayı bırakıp da, niye Ankara'ya dönmedi?"
Biliyorsunuz, bizim bu "eleştiri"lerimize karşı, Org. Babaoğlu şöyle bir "savunma" yapmıştı:
"Ne yani Aktütün'e ben mi gitseydim?"
Biz de demiştik ki;
"Hiç kimse Aktütün'e gitmenizi istemedi?.. İnsanlar, bu acıya rağmen niye golf oynamayı sürdürdüğünüzü soruyor!.. Çünkü biz; Aktütün'deki saldırıdan 30 saat sonra haberdar olan bir komutandan, Aktütün'e gitmesini zaten beklemeyiz!"
Evet, insanlar bunu soruyor günlerdir... Çünkü insanlar, "şehit"ler için değil, "şehitlere saygı gösterilmediği" için üzgünler... Evet, "şehitlerin acısı paylaşılmadığı" için üzülüyor insanlar...
Çünkü, böyle durumlarda;
Yanında bir "büyük", yanında bir "kardeş", yanında bir "ağabey" veya yanında bir "baba" görmek istiyor!..
YEĞENİMİN DÜĞÜNÜNE GİDEMEDİM DİYE!
Bakın, yaşadığım bir olayı anlatayım:
İzmir'de bulunan "yeğen"im; bir yıl kadar önce oğlunun "sünnet düğünü" için davetiye göndermiş, arkasından da "mutlaka beklediğini" bildiren bir telefon açmıştı... "İnşallah gelirim" dedim ama, elimde olmayan "bazı engeller" çıktı ve ben o "sünnet düğünü"ne gidemedim...
Gidemediğim gibi, "gelemeyeceğimi" bildiren bir telefon da açmadım.
Demek ki basiretim bağlandı...
Bir "eşeklik"tir, oldu işte!..
Birkaç gün sonra telefon açıp; "Ne oldu?.. Nasıl geçti?.. Ne yaptın?" diye sorduğumda, "yeğenim" ne dedi, biliyor musunuz;
"Elimde çok değerli bir vazo vardı; düştü, kırıldı... Şimdi o vazonun parçalarını birleştirmeye çalışıyorum!!!"
Dersimi almıştım...
Evet, "düşen ve kırılan o vazo" bendim... Yeğenimin gözünde, ben "çok değerli bir vazo" idim... Ama onun "heyecanla beklediği sünnet düğünü"ne gitmemekle, o vazo kırılmıştı!..
Kırılan vazo, evet bendim!..
Ama aynı zamanda onun sevgisi, saygısı, heyecanı, takdiri... Kısacası; kırılan onun kalbi, onun dünyasıydı!.. Yıkılan, onun "duygu dünyası"ydı!..
Ne yalan söyleyeyim;
Birçok "mazeret" açıklamama rağmen, yani "vazoyu eski haline getirmek" için çok uğraşmama rağmen, bir türlü başarılı olamadım... Yeğenim; bana karşı eskisi kadar "sıcak" değil!..
Gelemeyişimi "anlayışla" karşıladığını söylemesine rağmen; sesinde hâlâ bir "soğukluk", yüreğinde hâlâ bir "burukluk" olduğunu hissediyorum!..
Zaten, öyle değil midir?..
Vazo, kırılmayagörsün!.. İstediğin kadar yapıştır, bir daha eski haline gelmesi mümkün müdür?..
Hayır!.. Asla!..
BABAOĞLU, AKTÜTÜN'E GİTSEYDİ!
Öyle sanıyorum ki;
Askerin, özellikle de Şemdinli/Aktütün'deki askerlerin sesleri boğuk, yürekleri buruk olmalıdır şu günlerde!..
Evet; bir "büyük", bir "baba" ve bir "dayanak" olarak gördükleri "komutan"larını yanlarında göremedikleri için!..
Hani, diyor ya Org. Babaoğlu;
"Aktütün'e ben mi gitseydim?"
Keşke gitseydin be Paşa!..
Ya sen, ya üst düzey bir başka komutan, keşke Aktütün'e gitseydi!..
O zaman ne "şehit"ler akla gelirdi, ne "yaralı"lar ve ne de "acı"lar!.. "Hata"ları da konuşmazdı insanlar, "ihmal"leri de!..
Bir "Komutan"ın Aktütün'e gitmesi öyle bir "moral" olurdu, öyle bir "manevi destek" olurdu ki; o çocuklar biraz sonra öleceklerini bilseler, hiç dert etmezlerdi!..
Düşünebiliyor musunuz;
Bir Kuvvet Komutanı gelmiş oraya, askerlerin acılarını paylaşmış ve onların başını okşayıp "aslanlarım, yiğitlerim" demiş!..
Ne büyük saadettir bu!.. Ne büyük moral ve ne büyük mutluluk...
Ama, "Batı icadı" bir spor dalı olan "Golf" ile bu kadar içli-dışlı olan bir komutan, "şark insanının bu duygu"sunu, bu "duygusal"lığını asla bilemez!..
5 SAAT SONRA GİTTİĞİ HALDE!
Böylesine "duygu yüklü eleştiri" yapmama sebep nedir, bilir misiniz?..
"Polis"ler!..
Evet, evet, önceki günkü "PKK saldırısı" sonrası beni telefon yağmuruna tutan ve yurdun dört tarafından arayan "polis"ler!..
Aynen şöyle diyorlardı:
"Diyarbakır'da 5 polisimiz şehit olmuş... İçişleri Bakanı Beşir Atalay veya hükümetten bir bakan, niye olay yerinde değil!.. Meclis’te toplantı varmış da, biter-bitmez gidecekmiş!.. Hayır arkadaş, hemen git!.. Olay yerine git ve bizim acımızı paylaş!.. Çünkü biz, onları sıcağı sıcağına orada görmek istiyoruz!.. Daha sonra değil!..”
Fazlam yok, eksiğim var... Arayan polisler aynen bunları söyledi...
Bazılarına, “Meclis’te tezkere oylaması var... Bakan Bey onun için gecikmiş olabilir” desem de, hiçbirini ikna edemedim!..
“Orada olmalıydı” dediler, “İçişleri Bakanı, hemen Diyarbakır’a uçmalıydı!”
Polislerin bu “duygusal tepkileri” üzerine, küçük bir araştırma yaptım ve gördüm ki, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, sadece “5 saat sonra” olay yerindeymiş!..
Evet evet, sadece 5 saat sonra!..
Ali Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksekokulu’nda çalışan memurları taşıyan “servis aracı”na yönelik bombalı ve silahlı saldırı, “saat 17.25’te” gerçekleşmiş!..
“PKK’lı saldırgan”ların eşkalleri “saat 18.40’ta” tesbit edilmiş...
Meclis’teki “tezkere oylaması”na katılan İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Tarım Bakanı Mehdi Eker de, oylamadan hemen sonra Diyarbakır’a hareket etmiş ve “saat 22.54’te” orada olmuşlar!..
Düşünebiliyor musunuz;
Sayın bakanlar, o anda “golf” oynamıyor... Bir meyhanede “kadeh” tokuşturmuyorlar!.. Ya da, bir “düğün”de oynamıyorlar!.. O anda Meclis’teler ve “hayati bir görev” ifa ediyorlar!..
Oylarını kullandıktan hemen sonra da yola çıkıyorlar ama polisler, “5 saatlik gecikme”ye bile tahammül edemeyip, “niye hemen gitmedi” diye hesap soruyorlar!..
Ne yapalım, “insanımız” işte bu!..
KEŞKE O LAFI HİÇ ETMESEYDİ!
İnsanımız, sadece “kendini yakan ateş”le ilgileniyor ve gözleri sadece onu görüyor!..
Polislerimiz, Bakan Atalay’ın “sadece 5 saat sonra” Diyarbakır’a gitmiş olmasına bile “duygusal tepki” gösterirlerken, varın siz “asker”lerimizi düşünün!.. Yanlarına hâlâ bir komutanın gitmediği askerlerimizi!..
Acaba onların yüreklerinde ne fırtınalar esti, ne “vazo”lar kırıldı!..
İşte onun için diyorum ya;
Sayın Komutan, keşke “golf oynamaya” hemen son verseydi... Aktütün’e gitmedi, hiç olmazsa hemen Ankara’ya dönseydi!..
Ankara’ya dönseydi de;
“Vazo”ları kırmasaydı!..
En azından, keşke “Aktütün’e ben mi getseydim” lafı, ağzından hiç çıkmasaydı!..
Ben o “vazo”yu bir kere kırdım ve hâlâ tamir edemedim!..
Bir “eşeklik”ti yaptım işte!..
Ben, hiç olmazsa sadece “yeğenimin kalbi”ni kırdım!..
Peki, ya komutan?!?..
Golf nasıl oynanır?
Hava Kuvvetleri Komutanımız Org. Aydoğan Babaoğlu; Batı'dan ithal "golf" oyununu; "9 hava üssüne 9 golf sahası yaptıracak kadar" çok sevse de, belli ki golfte pek başarılı değil... Kendisi; Antalya'da "10 kişinin katıldığı turnuvada sadece dokuzuncu" olabilmiş!..
Ama, şu da var: Sayın Komutan, "Türkiye'nin gündemi"ne "golf" oyununu soktu... Şu günlerde, internet sitelerinde "golf geyikleri"nden geçilmiyor!.. Golfe uyarlanan sözler de var, fıkralar da!..
Fıkralardan biri şöyle: Üç kişi, pek bilmedikleri "golf"e merak sarmış ve oynamaya karar vermiş... Biri sormuş; "Nasıl ve ne ile oynanıyor bu oyun?"... Öteki cevap vermiş: "Oyun için bir sopa, bir top ve bir delik gerekiyor!"
"İyi o zaman" demiş birisi, "Bende sopa var!"... Diğeri, "Bende de top var" deyince, üçüncüsü; "Ben oynamıyorum" demiş!..