İşkence Mağduriyeti
28 Şubat dönemindeki işkence eylemleri, zamanaşımı gerekçesiyle cezasız kalıyor. O dönem işkenceye maruz kalan kişiler, işkence suçlarındaki “zamanaşımı sorunu” sebebiyle mağdurlar.
Özellikle, başında Adil Serdar Saçan’ın olduğu İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi görevlileri hakkında bugüne kadar pek çok işkence şikâyeti yapıldı. Söz konusu şubede 1999-2003 yılları arasında sistematik olarak işkence yapıldığı birçok kez basında yer aldı. Buna rağmen sadece 3 dava ceza kararıyla sonuçlanabildi, geri kalan tüm davalar zaman aşımı nedeniyle düştü, failler ise cezasız kaldı.
Ak Partili milletvekilleri Cuma İçten ve Harun Karaca, Ak Partili Belediye Başkanları Necmi Kadıoğlu ve Ahmet Pembegüllü, işadamı Mustafa Albayrak, Tufan Mengi gibi isimler senelerce İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde işkence gördüklerini anlattılar. Ancak işkence failleri “zamanaşımı kalkanı” arkasına sığınıyor.
O dönem, yine aynı şubedeki işkence iddiaları hakkında açılan ve halen devam etmekte olan tek dava İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne kayıtlı. Ancak bu dava da zamanaşımı gölgesinde kalmak üzere...
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre işkence suçunda zaman aşımı mümkün değil. Aynı yönde Yargıtay içtihatları da mevcut. Ancak söz konusu davanın son celsesinde, duruşma savcısı tüm sanıklar bakımından zamanaşımı hükmünün uygulanması yönünde mütalâa verdi.
İşkence davalarında adı geçen kimi polislerin, işkenceye dair delilleri yok etme girişimleri ise olayın diğer bir boyutu. Örneğin 2001 yılında işadamı Tufan Mengi’ye aynı şubede işkence yapılmıştı. Rutin doktor kontrolünde bir doktor bu kişiye elektrik verildiğini tespit etmiş ve konuyla ilgili rapor düzenlemişti. Bunun üzerine polisler, Tufan Mengi’yi hastane, hastane dolaştırarak sağlam raporu almaya çalışmışlar, hiçbir doktoru ikna edemeyince, kendi tanıdıkları bir doktoru o gün nöbetçi olmamasına rağmen evinden hastaneye getirtip düzmece bir sağlam raporu tedarik etmişlerdi.
Bu olayın bir benzeri, Adil Serdar Saçan’ın bir numaralı sanık olduğu İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yaşandı.
İşkence davasının açılmasına neden olan ve Kasımpaşa Askeri Hastanesi’nce düzenlenen bir işkence raporu, dava sürecinde birden bire hastane kayıtlarında bulunamaz olmuş, raporun kayıtlı olduğu defterler yok edilmişti. Ancak bu olayla ilgili askeri savcılıkça başlatılan soruşturma neticesinde rapor bulunmuştu.
İşkence delili olan bu raporun, işkence suçundan ceza almalarına neden olacağını fark eden sanıklar paniğe kapıldılar, bu kez var güçleriyle davayı zamanaşımı gerekçesiyle düşürme gayretine girdiler...
2004 yılında yapılan anayasa değişikliği ile, zamanaşımı dolmamış davalarda zamanaşımı hükmünün uygulanamayacağı kabul edilmişti. Şimdi acaba 7. Ağır Ceza mahkemesindeki bu dava da zaman aşımı gerekçesiyle tarihe mi gömülecek yoksa anayasanın gereği mi uygulanacak?
“Bizim polisimize ve devletimize güvenimiz tam ama basının işkence iddialarını gündemde tutmaları da gereklidir. İşkence kabul edilemez. Bir insanın işkence görmesi asla doğal karşılanamaz. İşkenceye karşı Türkiye'nin kararlı tutumu devam etsin işkence zaman aşımına girmesin. İşkenceye karşı sıfır tolerans devam etsin. Basın bu iddiaları polisimize hüsn-ü zan ederek gündeme getirsin. İşkence çok büyük bir insanlık suçudur. İşkencede zaman aşımı asla olmamalıdır. AİHM'in bu konudaki kararına tam uyulmalıdır. İşkencede
zaman aşımı olması çok vahim durumdur. 28 Şubat döneminde Ak Parti camiasından da çok kişi işkence görmüştü. İşkence gördüğü belgeli olan vakalarda bile işkence yapanların beraat etmesi söz konusu oluyor İşkencenin hukuki karşılığı olmalı. AİHM işkence davalarında zaman aşımını kabul etmiyor. Türkiye'de bu karar tam olarak uygulanmalı. (http://a9.com.tr/)
İşkence yapmak nefsin bir gaspıdır, cinayetidir. Makul bir insanın ondan nefsi iptal olur, beyni donar, aklı gider. İnsan ondan müthiş tiksinir, gücü yetmez.
Adem(as) döneminden beri şeytan, Müslümanların aleyhinde propaganda yapar. Müslüman alay edilen, ftira edilen, işkence gören insandır. Sünnetullahtır; Müslüman’ın bir imtihanı da bunlarladır. Bu imtihanın bir şartıdır.
Bâtında böyledir. Ancak gelecek nesillerin insan haklarına saygı duyulan insanca bir ortamda yaşamaları için ortak bir şefkat ve sevgi temeline dönülmesi ve bundan sonra tekrar işkenceye başvurulmaması için önemli bir adım atılması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.