Cezayir’den Kosova’ya…
Tarihe yeni bir utanç kaydı daha düştük ve vesikası daha bıraktık. Sırf Müslüman olmasından ötürü 100 yıl gecikmeli olarak bağımsızlığına kavuşan Kosova’yı cezalandırma sırası Sırplardan ve Slavlardan sonra Müslümanlara geçti. Cezayir’de de böyle olmuştu. Cezayir 130 yıl Fransız işgali altında kaldıktan ve milyonlarca şehit verdikten sonra 1962 yılında nihayet bağımsızlığın kıyısına gelmişti. Türkiye o zaman eski bir eyaleti olan Cezayir’i yüzüstü bırakmış ve NATO ve Batı kulübü ile birlikte davranmış ve BM’deki oylamada Cezayir lehinde oy kullanmamıştı. Bu bizim tarihî bir utancımız oldu ve Kıbrıs’ta bunun yansımalarını gördük. Halbuki Cemal Abdunnasır bir tağiye olmasına rağmen Malik Binnebi gibilerini Mısır’da ağırlamış ve bağımsızlık mücadelesinde Cezayir’e silâh ve mühimmat temin etmiştir. Gerçi Türkiye’nin resmî tavrının dışında gayri resmî olarak Menderes hükümeti tarafından Cezayir’e silâh ve mühimmat yardımı yaptığı ileriki senelerde ortaya çıktı. İşin başka boyutları olduğu da görüldü. Bunlar belki acımızı biraz dindirebildi ve hafifletti, ama dost-düşman kritik zamanlarda belli olur. Asıl destek kritik zamandadır. Bu itibarla, Cezayir acımız bugüne kadar pek dinmedi.
Geçtiğimiz günlerde yine böyle bir ayıba elbirliğiyle imza attık. Sırplar Kosova’nın bağımsızlığını hazmedemiyorlar. Halbuki Karadağ’ın bağımsızlığı hazmettiler. Ve sonunda Portekiz, Karadağ ve Makedonya gibi eski Yugoslavya’yı oluşturan bağımsız cumhuriyetler de Kosova’nın bağımsızlığını tanıdılar. Bu yönde desteğini esirgeyen tek kitle maalesef Müslümanlar ve İslâm dünyası oldu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, Sırbistan’ın Kosova’nın bağımsızlık kararıyla ilgili olarak Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı’ndan tavsiye kararı alınması yönündeki talebini onayladı. Sırbistan tarafından 192 üyeli Genel Kurul’a sunulan karar tasarısına 77 “evet”, 6 “hayır” oyu çıkarken 77 ülke de çekimser oy kullandı. Türkiye, oylamaya katılmadı. Tasarıda, “Kosova’nın tek başına aldığı bağımsızlık kararının uluslar arası hukuk kurallarına uygun olup olmadığı” konusunda Uluslararası Adalet Divanı’ndan görüş talebinde bulunuluyor. Kosova’nın bağımsızlığını metin bir şekle savunan 6 ülkeden birisi ABD idi. Bu ülkeler arasında Türkiye ve İslâm ülkeleri de olmalıydı. Ama maalesef İslâm ülkeleri karşı kitlenin, yani Sırbistan’ın yanında yer aldılar. Türkiye ise oylamaya hiç girmedi ve rengini belli etmedi.
Oylamada ABD ile Arnavutluk ve Pasifik’teki 4 küçük ada ülkesinin “hayır”, 27 üyeli Avrupa Birliği üyelerinin çoğunun çekimser oy kullandığı, Güney Kıbrıs, Romanya, Yunanistan ve İspanya’nın ise Sırbistan’a doğrudan destek verdiği görüldü. Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremiç, oylamanın ardından yaptığı açıklamada kararın kabulünden duydukları memnuniyeti dile getirerek, “Bugün uluslar arası hukuk açısından önemli bir gün” ifadesini kullandı. Kosova yönetimi ise, “Kosova’nın bağımsızlık meselesinin çözümlendiğini ve geriye dönüşün olmayacağını” savundu. Kosova “Cumhurbaşkanı” Fatmir Seydiu, “Başbakan” Haşim Taçi ve “Dışişleri Bakanı” İskender Hüseyni, BM Genel Kurulu kararı üzerine yayımladıkları ortak bildiride, “Sırbistan’ın Kosova ve bölgede istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak istemediğini” ifade etti.
***
Maalesef 55 İslâm ülkesinden sadece 5 İslâm ülkesi Kosova’nın bağımsızlığını tanıdı. Kosova’nın kaderi aslında Filistin meselesinin kaderi gibi. Filistin devleti bir iki kez ilân edildi ve pek tanıyanı olmadı. Kosova da 1992 yılında tek yanlı olarak bağımsızlığını ilân etti ve o vakit sadece Malezya ve Pakistan Kosova’nın bağımsızlığını tanıdı. O sıralarda henüz Sırp işgali kalkmadığından bağımsızlığını tanıyanlar sınırlı kaldı. 1998’de Sırp işgalinin kalkmasının ardından fiilî ve hukukî olarak Kosova bölgesi bağımsızlığına adım attı. Ve NATO’nun müdahalesinden 10 yıl sonra 17 Şubat 2008 tarihinde Kosova yeniden bağımsızlığını ilân etti. İşte bu ilândan sonra bütün Arap ülkeleri bağımsızlık ilânını sessizce karşıladılar. Geçiştirdiler demek daha doğru olur. İran gibi büyük İslâm ülkeleri de buna dahil. Hepsi Kosova yerine Rusya ile ilişkileri yeğlediler ve hareket ederken onun gözünün içine baktılar. Yeni Kosova’yı tanıyan ilk İslâm ülkesi Türkiye oldu. Sonra Arnavutluk, Senegal, Afganistan gibi ülkeler dünyanın en yeni İslâm ülkesi Kosova’yı tanıdılar. Elbette bağımsızlık ilânında Amerikalıların çıkarları var. Ama Nejad, Maliki hükümetine ‘Amerika gidici ondan dolayı güvenlik anlaşmasını imzalamayın’ diyorsa aynı gerçek Kosova için de geçerlidir. ABD çekildiğinde onun mirası Müslümanlara kalacaktır. Kaderin cilvesi ve hükmü budur. Lâkin Nejad gibiler Kosova’yı Amerikan karşıtlığından değil Rus dostluğundan dolayı tanımıyorlar. Yeni oluşan Sırp-Arnavut denklemi İran gibi kimi Müslüman devletlerin uyguladıkları Ermeni-Azeri denklemine ne kadar da benziyor! İslâm dünyasının Kosova’yı yüzüstü bırakması siyasî bir ar ve ayıptır. Onu yüzüstü bırakıp da Filistin dâvâsının bayraktarlığını yapanlar şüphesiz ikiyüzlülük yapmaktadırlar. Sırpların bu hususta en fazla itimat ettikleri blok Araplardır. Sırplar BM’de yaptıkları gibi Arap Birliği’nden de Kosova’yı tanımamasını istemektedirler. Arnavutları da en fazla hayrette bırakan durum budur.
Araplar, Türkiye karşısında nasıl Rumları dikkate alıyor ve KKTC’yi bugüne kadar tanımıyorlarsa Kosova’ya da aynısını yaptılar. Kosova’nın bağımsızlığını tanımayanlar bağımsız yaşamayı hak etmiyorlar. Vaktiyle Türkiye’nin Cezayir’e yaptığını bugün Cezayir de dahil Araplar Kosova’ya reva görüyorlar. Yuh olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.