Nihayet 3. Millî Kültür Şûrası...
İlk Millî Kültür Şûrası 1982’de toplanmıştı. 12 Eylül darbesi sonrasında yapılan bu Şûra’yı darbenin lideri Kenan Evren açmıştı.
Resimlerde görülüyor, ön sırada Millî Güvenlik Konseyi üyesi kuvvet kumandanları var. Muhtemelen bütün devlet erkânı orada... Bu Şûra sırasında Kültür Bakanlığı’nın sinema dairesinde sözleşmeli film yapımcısı ve senaryo yazarı olarak bulunuyorduk, davetli değildik.
2. Millî Kültür Şûrası, Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek tarafından toplandı, 1989’da. Millî Kütüphane’de yapılan bu Şûra’ya Türkiye Yazarlar Birliği adına katıldım “Yazarlık, bilinmeyen tanınmayan meslek” başlıklı bir bildiri ile. Yedi yıl arayla yapılan iki Şûra arasındaki en mühim fark devlet erkânının ikincisine pek rağbet etmemesidir!
3. Kültür Şûrası, ilkinden 35, ikincisinden 28 sene sonra toplanıyor. Demek oluyor ki, kültür şûraları konusunda bir düzenlilik ve hatta kararlılık yok.
Devlet’in kültür şûralarını boşlaması, bu arada kültürel konuların geri plana itilmesi ve bu alanda büyüyen sorunlar zaman zaman konuyu gündemimize getiriyordu. Hatta 5-6 sene önce bir kültür şûrası toplamanın gerekliliğini Kültür-Memur-Sen Başkanı Galip Yıldırım ile uzun uzun konuştuk. Eski bir CHP’linin kültür bakanı olduğu bir dönemde bunun sivil bir inisiyatifle yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyorduk. Böyle geniş katılımlı bir şûra için kaynak bulmak maalesef mümkün olmadı, fakat konu da gündemimizden düşmedi. Sağda solda konuşuyor, yazıyor, kültür alanının ihmal edildiğini, tartışılması gereken çok önemli meseleler olduğunu dile getiriyorduk. Hatta bir proje taslağı da hazırlamıştık. Kültür Bakan yardımcısı Hüseyin Yayman’ın TYB’yi ziyaretinde konuyu ona da açmış, proje taslağımızı da kendisine vermiştik. Biz Şûra’da sivil kurumların temsiline ağırlık veriyordu. Devletin elinde bir takım kurumlar vardı ve 1930’larda çerçevesi çizilmiş kültür anlayışı bu kurumlar eliyle hayata geçiriliyordu. Kültürel alanın sivilleşmesi, bu kurumların çalışanlarına devredilmesi ama devlet desteğinin sürmesi artık heyecanını yitirmiş bu kesimi canlandırabilirdi.
Bu belirsizlik ortamında Kültür Bakanlığı’nın 3. Millî Kültür Şûrası’nı toplama haberi bizi sevindirdi. Şûra’nın sivil kurumların temsil edildiği 2. sine değil, Devlet direktifli birincisine benzemesini de çok mesele etmedik. Bu öylesine ileri götürülmüştü ki, Türkiye Yazarlar Birliği gibi ülkemizin kültürel alanla ilgili en köklü ve önemli kurumunun temsili dahi düşünülmemişti. Bendeniz, (her halde yaşıma hürmeten) Dil ve Edebiyat Komisyonu’na üye olarak davet edilmiştim.
Zor bir dönemde yapılıyor bu şûra. 1982 ile bugünü, hatta 1989’la günümüzü kıyaslarsak zorlukların boyutu hakkında bir fikir sahibi olabiliriz.
1.Millî Kültür Şûrası’nın açılışında Kenan Paşa, Atatürk ve Atatürkçülük etrafında bazı fikirler önü sürüyordu. Bir yerde Atatük’ün kültürle medeniyet kavramlarını birleştirdiğini söylemesine rağmen, kültürün millî, medeniyetin beynelmilel olduğunu –Ziya Gökalp’a ve onun fikirlerine dayanan Atatürk’e atıfla- başka bir kültür dairesine girilemeyeceğini ve fakat başka bir medeniyete geçilebileceğini belirtiyordu!
Bugün durduğumuz yerde medeniyet kavramından hayli uzaklaştığımızı, kültürel alanda ise hayli batılılaşarak millî kültürümüze yabancılaştığımızı görebiliyoruz. Cumhurbaşkanımızın açılış konuşmasında irfan gibi, ahlâk gibi bazı kavramların öne çıkması da bu gidişe karşı bir tavır olarak görülmelidir: "İrfandan yoksun bir kültür, açık konuşayım, hamallıktan başka bir şey değildir. Aynı şekilde ahlâktan yoksun bir kültür anlayışı bizi ancak yozlaşmaya götürür. Oysa sanat ve kültürün amacı, insanı aklî ve ahlâkî kemale ulaştırmaktır."
Konuşmada bütün dünyayı tehdit eden “globalleşme” ile paralel yürüyen sığlaşmaya karşı yerli ve millî kaynaklara yönelmeye ağırlık veriliyor ve bunun dünyadan kopmak anlamına gelmeyeceğinin de altı çiziliyordu. (Şûra ile ilgili yazmaya devam edeceğiz).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.