M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bendeniz zindana atıldığımda zincire vurulduğumda hiç sesleri çıkmamıştı

Bendeniz zindana atıldığımda zincire vurulduğumda hiç sesleri çıkmamıştı

Vesayetçiler, avaz avaz, ciyak ciyak fikir hürriyeti, adalet, demokrasi diye bağırıyor. Bunları kimler için istiyorlar? Kendileri için. Bendeniz 1984’te fikir suçu işlemekten yakalanıp Sağmalcılar cezaevine atıldığım vakit, vesayetçilerden bir inilti bile çıkmamıştı. 
 
Ellerim kelepçelenip, ayaklarım “sevk zincirine bağlanıp” Sağmalcılardan Gerede cezaevine nakl edildiğim vakit, onlardan hiç biri “Yahu bir gazeteciye bu yapılır mı?” dememişti. 
 
Evet onlar medya hürriyeti, adalet istiyor ama kendileri için.
 
Egemen azınlıklar, teoride eşitliği az buçuk kabul ederler ama kendileri Müslüman çoğunluktan daha eşittir.
 
Medyada mutlak hürriyet istiyorlar. Mutlak hürriyet olmaz. 
 
Seçimle gelmiş bir iktidarın darbe ile devrilmesini istemek suçtur.
 
Demokrasi diyorlar. M. Kemal ve İsmet zamanlarında demokrasi var mıydı?
 
Basın hürriyeti var mıydı?
 
Âdil muhakeme var mıydı?
 
Altın Çağ olarak gösterdikleri yıllarda zalim İstiklal Mahkemeleri, vatandaşları dinî inançlarından dolayı paldır küldür asmamış mıdır? 
 
Avukatsız muhakeme ediyor, kanunsuz idam cezası veriyor ve ertesi gün asıyorlardı. Yargıtay falan yok.
 
Doğu vilayetlerinde o günlerde kulplu ve kulpsuz altın kalmamıştı.
 
Şapka devrimine karşı çıktıkları için nice Müslüman asılmıştı.
 
İslam medreselerini, tasavvuf tekkelerini kapatanlar şimdi fikir hürriyeti diye bağırıyor.
 
Eski gerçek diktatörleri göklere çıkartanlar, şimdi diktatörlük geliyor diye yırtınıyor.
 
Onların dedeleri ataları Ayasofyayı kapatırken halka sormuş muydu?
 
Latin yazısı devrimi halka sorularak mı yapılmıştı?
 
Ezan-ı Muhammediyi yasaklarken halka mı sormuşlardı?
 
On bin tarihî camiyi, mescidi, tekke ve medreseyi, imaret binasını, taş mektebi ve diğer ecdat yadigarı vakıf eserlerini yıkarken, satarken, kiraya verirken halka sordular mı?
 
Tarihî İslam mezarlıklarını düzlerken halktan izin aldılar mı?
 
Onlar, Topkapı sarayındaki Osmanlı arşivinin bir kısmını okkası 2,5 kuruştan Bulgaristan’a satarken demokrasiye bağlı mıydılar?
 
Haccı yasaklamaları demokratik miydi?
 
“Kâbe Arabın olsun bize Çankaya yeter!” diye ulurken pek mi demokrat idiler?
 
Son Halifeyi kovduktan, Hilafeti ilga ettikten sonra tek parti iktidarı, 1945’e kadar çoğulculuğu kabul etmemiş ve ülkeyi faşist metotlarla idare etmiştir.
 
Onların milletvekili seçimleri tam bir komedi idi. Halk sıraya dizilir, tek partinin oy pusulalarını açıkta sandığa atar, oyların sayımı gizli yapılır, sonunda seçim yüzde 100 kazanılırdı.
 
O günleri övenlerin bugünkü demokrasiyi ve çoğulculuğu beğenmemelerine şaşılır.
 
Şu dediklerime kimse itiraz edemez:
 
Cumhuriyet tarihinde en fazla demokrasi ve çoğulculuk son on yılda var olmuştur.
 
Türkiyede İngiliz ve İsviçre demokrasisi gibi demokrasi olmaz.
 
Egemen azınlıkların vesayet sistemi yıkılmaktadır, onun için feryat ediyorlar.
 
Bugün Türkiye’de (teröre bulaşmamak şartıyla) dinî inançlarından, fikirlerinden, görüşlerinden, tenkitlerinden dolayı kimse rahatsız edilmiyor, cezalandırılmıyor, hapse atılmıyor.
 
Muhalifler en ağır ve insafsız tenkitlerini serbestçe yapabiliyor.
 
Bu günkü demokrasi Türkiye’ye az değildir, çok gelmektedir.
 
Toplumlar layık oldukları idare ile idare olunur.
 
Siz ne halde iseniz öyle idare olunursunuz buyurulmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi