TSK üzerine faydalı düşünceler
Son günlerdeki “Sıkıntılı ve de çelişkili Genelkurmay açıklamalarının” yansımalarından filan bahsedecek değilim...
Meselelere, şöyle beş-on adım geriye çekilip bakmayı alışkanlık haline getirdim...
Burada da öyle yapıyorum...
Bütüne bakmak gerek...
TSK’nın son birkaç ayına değil, en azından son yirmi yılına göz attığınızda “dikkat çekici” bir tablo ile karşılaşıyorsunuz...
Binlerce mensubunu “disiplinsizlik” gibi “ne manaya geldiği meçhul” (!) bir gerekçeyle “kapı dışarı eden” TSK’nın bu ameliyeden fena halde zararlı çıktığını kim inkar edebilir...
Atılanların büyük bölümü, kendilerini yakından tanıyanlarca, “vatansever, dürüst ve çalışkan adamlar” olarak nitelendiriliyor...
Acaba;
Bu “başarılı” askerler, Ordu’dan atılmamış olsalardı...
“Terörle mücadele”de daha etkili olmaz mıydık?..
Daha az “baskın” daha az “şehit”, daha az “yıkım”, “gözyaşı”, “feryat” vesaire!..
YAŞ’ın yargısız infazları PKK’yla mücadeleye fayda mı sağladı yoksa zarar mı verdi?
Tartışmaya değmez mi?..
ZORLA ATILANLARLA ZORLA TUTULANLAR!..
TSK’nın üzerine titrememiz gerekiyor...
Biz, bunu yapmaya çalışıyoruz...
Lâkin, bu konuda “O şerefli üniformayı üzerinde taşıyanların” bizden çok daha gayretli olmaları gerekiyor...
Onların bünyeye dair “tespitleri” çok daha önemli...
Ve tabii “özeleştiri”leri!..
Bakın;
YAŞ kararlarıyla Ordu’dan uzaklaştırılanlar, yıllardır “Yargılanma hakkı” talep ediyorlar...
Bugün, “Yargılanacaksın ve döneceksin” dense...
Dünyalar onların olacak...
Öbür tarafta da,
TSK’nın bünyede tutabilmek için özel düzenlemeler çıkarttığı muvazzaflar var!..
Bilirsiniz;
Bir zamanlar yabancıyla evlilik yapan subay ve astsubay TSK’ dan atılıyordu...
Daha doğrusu;
TSK’dan atılmak isteyen yabancıyla evlilik yapıyordu!..
Bir subay ya da astsubay, Ordu’da 15 yılı doldurmadan ayrılamadığından...
Dışarıda “daha iyi iş bulma” imkanına sahip olan...
Rus, Ukraynalı ya da Yunanlı ile “göstermelik evlilik” yapmak suretiyle TSK’dan atılmayı sağlıyordu!..
Zamanla bu yöntem o kadar çok “muvazzaf” tarafından kullanılmaya başlandı ki...
TSK yönetimi, “yabancılarla evliliği” izne bağlamak mecburiyetinde kaldı!...
Şimdiii...
Manzaraya bakalım:
Bir yanda, Ordusuna canla başla hizmet veren ve ayrılmayı asla düşünmeyen askerler var;
Diğer yanda ise “Yabancıyla kağıt üstü evlilik yapmak suretiyle bünyeden kopmaya çalışan” adamlar!..
Birinci grupta yer alanların binlercesi çok sevdikleri Ordularından uzaklaştırılırken...
İkinci gruptakiler, özel tedbirlerle bünyede tutulmaya çalışıldı, özetle!..
Bu meseleler üzerinde durmaya değmez mi?
GÜREŞ PAŞA’NIN TEPKİSİ!..
Biz bünyeyi bilmeyiz...
Lâkin bilenlerle görüşüp bilgi alırız...
PKK ile mücadelenin “efsane” isimlerinden Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu ile TSK’ya ilişkin gerçekler üzerinde zaman zaman laflıyoruz...
Onun kitapları ve makaleleri de, gerçekten “öğretici” oluyor...
Geçtiğimiz günlerde, kitabından bir bölüme “dikkat” çekince...
Açtık baktık;
22 Haziran 1993 tarihli bir “hadise”den bahsedilmekte...
Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’in; “Hakkari’ye gitmemek için bin türlü mazeret üretmeye çalışan” bazı Ordu mensuplarına haklı olarak ateş püskürdüğü günlerde...
Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Füsunoğlu o zamanlar Kurmay Albay rütbesinde olan Osman Pamukoğlu’nu çağırır...
Ve...
“Pamukoğlu Albayım; sana bir görev vereceğiz ama cevap vermeden önce ailenle görüş, cevabını öyle söyle” der...
Bu teklif, hayli şaşırtır Pamukoğlu’nu...
“Bir asker, görev için eşinden izin mi isteyecek?” diye düşünür...
Füsunoğlu’na da;
“Komutanım siz emredin, bir askeri vazifede ailemin de kararını almam sözkonusu olamaz. Bu benim meslek anlayışımla çelişiyor” karşılığını verir...
Bu cevabın hayli rahatlattığı Füsunoğlu hemen Genelkurmay Başkanı’nı arar...
Sevinç içinde, “Pamukoğlu Albay’ın görevi büyük bir arzu ile kabul ettiğini” bildirir!..
•
Yarım saat sonra...
Pamukoğlu, Genelkurmay Başkanı’nın karşısındadır.
“Öfke ve şiddetle” şunları söylemektedir:
“O ‘Güneydoğu’ya gidemem’ diyenlerden hesap sorulacak, emekli yapılmaları yetmez, hiçbir haktan yararlanamamalılar. Milletin kırk yılda bir Türk Silahlı Kuvvetlerine işi düşecek, o zaman da sen tut, ‘Ben gidemem’ de!.. Ordu barış için mi kurulmuş, savaş çıkınca ‘Biz yokuz!’ deyin. Siz sulh zamanı büyük karargahlarda zaman geçirin, risk yok, ölüm kalım yok, koltuklarının altında dosyalarla yıllarını geçiriyorlar. Yahu bu adamlar benim bulunduğum makama kadar yükselirler!.. Nasıl tespit edeceksin ki? Günlük sıradan şeylerde, ölüm yok, savaş yok, gerçek kahraman, gerçek general, gerçek yurtseveri hangi ölçüyle ortaya çıkaracaksın? Cesur adamlar bugünlerde millete lazım, çok müşkül durumlara düştük!..”
•
Bunlar Pamukoğlu’nun kitabından...
Bir asker, emre karşı mazeret öne sürebilir mi?..
Ya da, Hakkari veya bir başka görev bölgesi için “Gitmek istemiyorum” tavrı söz konusu olabilir mi?..
Pamukoğlu doğruları mı dile getiriyor...
Yoksa...
Henüz 52 yaşındayken emekliye sevk edilmiş olmanın hıncıyla mı böyle şeyler yazıyor?..
Üzerinde durmaya değmez mi?