Cem Küçük Ayıp Etti İHH Yanlış Yaptı 1.
Hemen söyleyeyim, medya dünyasının merkezine uzağım. Köşe yazarlarının hayat hikayelerini çok bilmem. Söylememe gerek yok, onlar da beni pek tanımazlar. Bundan daha tabii ne olabilir?
Medya yazarlarımızın fikir dünyalarını da ancak okuduğum yazılarından, dinlediğim tv. konuşmalarından tanırım. Kulisleri hiç takip etmem. Bu yüzden haddimi bilir, bu alanda hiç yazmam.
Bunları niçin söylüyorum?
Söyleyeceklerimde tarafsız olduğum bilinsin diye. Başka bir niyetim, maksadım yok.
Şimdi basında Cem Küçük ile İHH arasında yaşananlardan dolayı bir tartışmadır gidiyor. Üzüntüyle izliyorum. Biz böyle bir zamanda ne ile enerjimizi tüketiyoruz? En fazla birlik ve beraberlik içinde güçlü olmamız gereken bir zamanda neden yok yere gücümüzü kıran ihtilaflara dalıyor, ayrılıklara kapı aralayan konuşmalar yapıyor veya sataşmalara haddinden fazla karşılık vererek büyük kavgalara sebep oluyoruz? Üstelik bunu örnek alınacak ilim ve fikir sahibi, hizmet ve himmet sahibi insanlar yapıyor. “Ayıp oluyor” demeye gerek var mı?
Şimdi ben de bu konuda görüşlerimi yazmak istiyorum. İki tarafa da söyleyeceklerim var. Fakat şunu da tahmin ediyorum, Ne İsa’ya, ne Musa’ya yaranamama tehlikesi de var. Ara taşı yemek de var. Durup dururken neden başımı ağrıtıyorum?
Elbette bir sebebi var. Çünkü ben Müslümanım. Rabbim bana emrediyor:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.”(Hucurat, 10)
Demek ki kardeşlerimizin arası açılmış ise, bize düzeltmek için çabalamak düşer. Bu bir kardeşlik hakkıdır, görevidir, mecburiyetidir. Yoksa merhamet kalkar üstümüzden. Ayetin ifadesi çok açık:
“Allah'tan korkun”, yani önce kardeş olun ve bunun gereğini yapın. Bunu bozmaktan korkun ve kaçının. Şayet böyle bir şey olmuşsa, bu sefer düzeltmeye çalışın. Yoksa vebalde kalırsınız. Bozuşmaktan korunun, müminlerin kendi aralarında barış ve iyilik bulunmazsa, kardeşlikleri kuvvetli olmazsa hem kâfirlere karşı mücadele edemezler, havaları ve heybetleri gider, hem de Allah'ın azabından iyi korunamazlar. Onun için Allah'tan korkun, bozuşmayın, bozuşursanız, barışmaktan, barıştırmaktan kaçınmayın, her işinizde takva yolunu tutun ki rahmete erdirilesiniz. Yoksa azap toplumu olursunuz.
Bir önceki ayet daha açıktır. İster fert, isterse devlet çapında düşününüz:
“Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli davrananları sever.”(Hucurat, 9)
Eskiler bu “ara bulma” işine “ıslah-ı zati’l beyn” derlerdi. Şimdi “barıştırma” ve “arabuluculuk” diyoruz. Hadisler bunun “namaz gibi, oruç ve zekat gibi sevap getirici bir salih amel olduğunu” vurguluyor.
Buna göre acizane bendeniz de sulh istiyorum. İki tarafa da gıyaben söyleyeceklerim var. Sözlerimi Allah için söylüyorum:
İlk sözüm Cem Küçük Bey içindir. O sözleri söylememeli idi. Ayıp etmiştir, yanlış yapmıştır, gönül kırmıştır. O sözler kadar, o sözleri söyleten içindeki duygulardan da arınmalı, pişmanlık arzı ile Allah Teâlâ’ya tövbe etmeli, kardeşlerine de özür beyanı ile bağışlanma talebinde bulunmalıdır. Nitekim özür dilediğini duyduk. İçinden tövbe de etmiştir kanaatindeyiz.
Şimdi dönelim İHH üyelerine ve konuya dahil olan sevenlerine. Kardeşlerim, bir Müslüman yanlış yaptığını kabul ediyor ve özür diliyorsa, öbür Müslümanlara düşen, özrü kabul etmek, af etmek ve sorunu unutmaktır. Gururu, kibiri bir yana atarak, acı sözleri unutarak, barışmaktır. Kaldı ki sizler hakkınız olan o sözlerin reddini yaptınız. Sokaklara çıkarak yüksek seviyede protesto ettiniz. Tamam, yeter artık. Kavgayı uzatmaya gerek yok.
Üstelik şu soruyu sormadan da edemeyeceğiz: Peki ama mahkemeye vermek de ne oluyor? Hem de tağutun mahakemesine?
Hadi “buyurun şeriata” deseniz ve İslam muhakemesine baş vursanız neyse, tutup da inkar ettiğimiz batı kaynaklı yasaların muhakemesine nasıl baş vurabiliyorsunuz? Zaruret dışında bunun izahı da, kabulü de olamaz. Derhal mahkeme dilekçelerinizi geri çekmeniz gerekir.
Benim her iki tarafa da ilk söylemek istediklerim bunlardır. Sulh hayırlıdır. Kardeşlik önemlidir. Ara bozulmuşsa, herkesin düzeltmeye çalışması gerekir. Herkes de üzerine düşeni yapmalıdır.
Bu vesile ile söylenecek başka sözler de vardır. Onları da yazdım. Ama yayınlamak gerekir mi, hayırlı mı olur, hala düşünüyorum. Kalbim “hayırlı olur” görüşüne meylederse, onları da yayınlarım inşallah.