Adaletin tesisi
Hz. Peygamber Medine’de yaşayan toplulukları bir arada tutacak ilkeleri belirmeyerek toplumun düzenini sağlamıştı. Enes Bin Malik’in evinde Medine’de oluşturulan anayasa sözleşmesi Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve farklı inançlara sahip olan kişilerin hak ve sorumluluklarını ihtiva eden bir anayasa idi ve bu sözleşme ekseninde fertlerin huzur ve sükûneti sağlanmıştı.
Resulullah Medine’de toplumun güven ve huzurunu esas alan bir devlet kurmayı başarmış ve sosyal bir toplum meydana getirerek insanlığa yön göstermişti. Mekkeli muhacirlerle Medineli Ensar hakikat ekseninde birleşmiş ve ümmet bilinci ile hareket edip medeniyetin maddiyatla değil maneviyatla kaim olduğunu göstermişlerdi. Kendi kültürlerini yaşama özgürlüğü tanınan diğer unsurlar ise söz konusu anlaşma ekseninde bir araya gelmiş ve topluma katılmışlardı. Günümüzde ne yazık ki, kendilerini dindar muhafazakar olarak tanıtan çoğu fertlerin dahi insani ilişkilerinde ben ve öteki ayrımına gittiklerini hatta kendi kapsamlarında görmedikleri kişileri tecrit etmeye çalıştıklarını görmekteyiz. Bu oldukça tehlikeli bir durumdur.
Medine Vesikasının omurgasını adalet oluşturmaktaydı. Adaletle hükmetme noktasındaki yetkiler şahıslardan alınmış ve merkezi noktaya çekilmişti. Bir arada yaşayan toplulukların huzurunu kaçıracak bir sorun ortaya çıktığında, suçlu hangi safta olursa olsun merkezi merci tarafından değerlendirilecek ve adaletle muamele edilecekti. Müslümanlar toplumun huzurunu bozacak eylemlerde bulunan kişilere müdahil olacaklar ve adaletin tesisi noktasında taviz vermeyeceklerdi. Öteden beri çıkardıkları fitne ve fesad ile toplumun huzurunu bozan Yahudileri buna ikna eden tek etken adaletin toplumun bütün katmanları dağıtılmış olmasıydı. Nitekim Medine vesikasının 23. maddesinde kim olursa olsun aralarında ihtilaf çıkanların başvuracakları tek merciin Allah olduğu ve en yüksek hakemin de Allah’ın Resülü olduğu açıkça ifade edilmekteydi.
Medine vesikası sadece Medine’de oluşturulan devlet için hazırlanmış bir anayasa değildi aynı zamanda İslam’ın evrensel kurallarını içeren bir değerdi. Medine’de yaşayan ve farklı inançlara sahip olan fertlerin haklarını korumak için kanun koyma ve yardımlaşmaları için ortam hazırlamaktaydı. Resulullah söz konusu anayasa ile yaşamın bütün alanlarında adaletin tesis edilmesini hedeflemiş ve farklı inançlara mensup fertleri bu eksende bir araya getirmişti. Resulullah Medine’de aktive ettiği bu anayasa ile kendinden sonra gelecek Müslümanlara yön göstermişti. Fakat ne yazık ki bugün İslam toplumları Resulullahın koyduğu ilkeleri korumak yerine zorbaların kuklaları olarak yaşamaya devam ediyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.