Fıtratın bozulması
Fıtrat insanın ve eşyanın doğal tabiatını ifade etmekteyken, Batı’nın buna karşılık olarak kullandığı ontoloji kavramı rasyonel temeller üzerine kurulmuştur. Bu nedenle ontoloji fıtratı açıklama noktasında yetersiz kalıyor. Zira insanın ve eşyanın fıtratını inşa eden Allah’tır. Evreni büyük bir ahenk ve düzen içinde yaratan Allah her varlığı kendi tabiatı ile kaim kılmıştır. Bu örgü içinde yer alan her şey, kendi tabiatına uygun hareket eder ve mevcut olan düzene uyum sağlar.
Bir şeyi fıtratına uygun olarak kullanmak iyidir, fıtratından uzaklaştırmak ise kötüdür. Mesela yalan insanın fıtratıyla uyumlu bir davranış değildir, yalana meyletmek ise fıtratın bozulmasına ve mevcut düzeninin sarsılmasına neden olacaktır. Tıpkı bunun gibi toprağın, suyun doğasının bozulması bu unsurların zararlı hale gelmesine neden olmaktadır. Allah toprağa toprak, suya su olarak kalmayı emretmiştir. İnsandan ise fıtratını korumasını ve bu minval üzere yaşamasını istemiştir.
Kâinatın düzeni için Allah’ın koyduğu ölçüleri korumak zorundayız. Her şey kendi görev alanında kalmalı ve fıtratına uygun hareket etmelidir. Aksi durumda fıtratı bozulmuş ürünler nasıl ki sağlığımız için risk taşıyorsa fıtratından uzaklaşan fertler de fitne ve fesadın yayılmasına ve huzurun ortadan kalkmasına sebebiyet verecektir.
İnsan fıtri olarak hayır ve şerri ayırt edebilecek şekilde yaratılmıştır. Bu konuda vicdan etkin bir eğitmendir. Kişi fıtratından uzaklaştığı anda vicdan hemen harekete geçer ve bütün siperlerini kuşanarak sinyal vermeye başlar. Vicdan pasifize edildiğinde ise kişi doğru ile yanlışı ayırt edemeyecek duruma gelir ve kendisine yön tayin eden pusulayı kaybeder. Yani fıtratına aykırı hareket etmeye başlar.
İnsanın fıtratından uzaklaşması sadece dış dünya için değil kendisi için de zarardır. Böyle durumlarda kişi ruhsal bunaltı, huzursuzluk ve endişe gibi sorunlar yaşamaya başlar. İslam insanın fıtratıyla uyumlu yaşaması için ilkeler koyar ve insanı özü ile buluşmaya davet eder. Kişi özüne döndüğünde ise yaşadığı kaygı ve stresten kurtulur ve gerçek huzura ulaşır.
İnsan fıtratı için ontoloji kavramına vurgu yapan Batı toplumu olayın sadece maddi boyutuna baktığından insanın ruhu ile bedeni arasındaki dengeyi kuramamış, etik olarak gündeme gelen kurallar ise ahlaki bütünlüğü açıklamakta yetersiz kalmıştır. Oysa ahlaki değerler ne Epikür’ün haz felsefesi ile ne Sokrat’ın, Eflatun’un, Aristo’nun iddia ettikleri saadet nazariyesi ile ne Kant’ın ihtiyaç nazariyesi ile ne de Bentham’ın çıkarlar nazariyesi ile açıklanacak bir kavram değildir. Ahlak insanın kendisiyle, yaratıcısıyla, eşya ile ve toplumla ilişkilerini kapsayan ve iyileştiren bir değerdir. Ahlak kişinin fıtratı ile uyumlu yaşaması ve olaylara ben değil biz gözlüğü ile bakabilmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.