Baskıcılık

Baskıcılık

Hiçbir baskıcı mantıksız değildir. Mantığı olmayan baskıcı olamaz. Baskı aleti olan cendereyi yaparken bir eli kan, öbür eli katran olan adamın aklı, akrep kuyruğu kadar kıvrak olmalı ki o aleti yapabilsin.

Yaptıklarını kanun kalıplarına dökmeli ki kendisi unutmadığı gibi gelecek nesillerde de devam etsin.

Bütün bu yaptıklarıyla da gurur duyarlar.

Halkı tımarhanedeki hasta gibi görürler.

Beton da olsa yatacak yer vermenin mutluluğunu yaşarlar. Zincire vurduklarını “Güvenlik altında tutuyoruz. Onun güvenliği için nöbetçi görevlendiriyoruz. Şu kadar para harcıyoruz” diye hizmetlerini sayar dökerler.

Deliye gömlek biçer gibi halkın kıyafetini belirlerler.

Bülbül gibi şakıyanları susturup karga gibi ötmeye zorlarlar.

Düşünceyi, kıyafeti, san’atı onlar belirlerler.

Rüyalarında bile tımarhaneden kaçmalarına izin vermezler.

Peki, bu adamlar ifritle cadının, Babil kuyusunda gerdeğe girmesi neticesinde dünyaya gelmediğine göre nereden çıktı bunlar?

Bunlar, bizim gibi bir anadan dünyaya geldiler ama Rahman’a kulak vermediler.

Şeytan sütüyle beslendiler. Ateistlerin yazdığı yüz kitabı okumaya zaman buldular ama okurken gözlerinin yağını veren Allah’ın kitabına zaman bulamadılar.

Allah’ın kitabını okumak isteyenlere de aman vermediler.

Halkın oylarıyla geldiler, halkın çocuklarının Kur’an okumasını engelleyecek kanunu çıkararak dünya devletlerinin hiç birinde olmayanı yaptılar.

Fransız ihtilalini yapanların, kanun kırbacı altında kral ailesinden birini öldürdükten sonra derisini yüzüp anayasalarının dışına deri olarak kaplayıp müzeye koyduklarını “İnsan derisine kaplı anayasa” isimli kitabında T. Zafer Tunaya haber vermektedir.

Dünya zalimlerine “Filistin askısı”nı hediye eden İsrailli Yahudiler, bütün dünya devletlerinin uzmanlarını işkence konusunda eğiten Amerikalı yetkililer bugünün moda ifadesiyle hem çağdaş hem de kültürlü insanlar.

Vicdansız değiller. Strazburg yakınlarında Alman komutan çevreye çok önem verdiğinden bir kış boyu bir ağacın bir dalını dahi ısınmak için kırdırtmamış. O kış elli bin Yahudi’yi yakarak askerlerin ısınmasını sağlamış.

“Olmaz öyle şey” demeyin. Bu kurtluk damarı hepimizde var.

Ruslar, çok değerli hocaların çocuklarını zorla alıp komünist kitaplarla “Mankurt” yapıp kendi babasını öldürttüler.

Şu anda bile Türk cumhuriyetlerinin bir kısmında Müslüman halka kan kusturanlar o “Mankurt”lardır.

Sonunda kurt üreten yünün önce kendisi yendiği, delik deşik edildiği gibi zalimler kendi zulümlerinde boğuldular. Dağdaki ve şehirdeki bütün teröristler, bu ülkenin yanlış eğitiminin ürünüdür.

Yapıcılık ve yakıcılık damarlarımızın olması Rabbin bize lütfudur. Yıkıcılık damarımız olmasaydı zalimlerin saltanatını nasıl yıkardık?

Rabbimiz bu zalimliğin, baskıcılığın, Allah’a baş kaldırma, Allah’ın yarattığı akılla, Allah’la yarışma şaşkınlığından kaynaklandığını En’am suresinin 93’üncü ayetinde haber verir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi