Batılılaşma Küfründen Laiklik Tortusuna
Müslümanlar son birkaç asırdır siyaseten mağlubiyet ve dağılma sürecinden geçmiştir. Kışın amansız soğuğunda, karında, buzunda donmuş, tipi, bora, fırtına ve kasırgasında savrulmuştur. Zor zamanları yaşamışlardır gerçekten. Zor zamanların zorlu işleri altında ezilseler de bitmeden, tükenmeden, yok olmadan çok şükür İslam davasını hiç bırakmamış, hayatları gibi davaları için de çalışmışlardır. Kışta geldiklerinin farkındadırlar ve baharı beklemektedirler. Dudaklarında ayetler bir dua gibi okunmaktadır.
Şimdi bizim yaşadığımız mevsim ise çok şükür bir bahardır. Zorla, cebir ve şiddetle sokulduğumuz Batı Medeniyetinin en temel düşüncesi olan materyalizm ve pozitivizm bitmiştir. Allah Teâlâ’yı inkar eden mutlak küfrün beli kırılmış, inkar fikrî gücünü bütün bütün kaybetmiştir.
Evet, memlekette örtülü irtidat gücünü kaybetmiştir. Mutlak inkar bitmiş. Geride “laiklik” adı altında kötü kokulu pis bir tortu kalmıştır. Onun sahipleri de yaşamak ve konumunu korumak için Müslümanlara “takiyye” yapmak zorunda kalmışlardır. Giderek kelaynak kuşları gibi türleri bitecek ve tarihi müzedeki yerlerini alacaklardır.
Batılılaşma musibetinin estirdiği fırtına dinince İslam’ın evlatları amansız kasırgalarda dağıldıkları gibi, yeni bir İslam devlet ve medeniyetinin şafağında yeniden toplanmakta, toparlanmaktadırlar. İslam bütün kurum ve kanunlarıyla kendi ülkesine yeniden hakim olacaktır. Bizizm davamız ise onu yeryüzüne hakim kılmaktır.
Evet, selefimiz gibi bizler de kardelenleri çok sevmiştik. Şimdi ise yemyeşil çimenleri, açan çiçekleri, çağla dolu yemyeşil dalları gördük çok şükür. Allah’ım toludan, tufandan, afetten esirgesin bu çiçek ve meyve dolu taze dalları. Baharımızı yaza eriştirsin.
Alimlerimiz, davetçilerimiz, mürşitlerimiz yaşadığımız macerayı ve bu dini anlatırken elbette hikmet ve maslahatı gözetecekler, zaman ve zemini, muhatabı, şartları, tedricilik ve tekamülü elbette dikkate alacaklardır. Elbette cesaret ile bağırıp çağırmayı, hiddet ve şiddeti, asabiyet ve tehevvürü biribirine karıştırmayacaklardır.
Amma hiçbir haksızlık, zulüm, şiddet onları davalarından ve onun tebliğinden döndürmeyecek, taviz vermeğe yeltendirmeyecektir. Hiçbir mal, makam, şan ve şöhret teklifleri, onları zalimlerle uzlaşma ve işbirliğine sevk etmeyecektir.
Onların en evvel duyduğu hakikatlerden biri de hiç şüphesiz: “Cihad ve şehadetin en büyüğü, zalim ve haksız idarecilerin yanında hak ve adaletli sözü haykırmaktır.”
Onlar, dini anlatırken en büyük cihadı yapan en büyük mücahitlerdir. Bu yüzden cesaret örneği kahramanlardır. Bu yüzden, alimler asla korkak,ödlek, silik, yağcı ve dalkavuk olmazlar.
Şehamet dini, gayret dini ancak Müslümanlıktır.
Hakiki Müslümanlık en büyük kahramanlıktır. (M. A. Ersoy)
Allah’ım! Bizi hidayetinle dinimizde sabitkadem eyleyerek müstakim yürüt ve insan ile İslam’ın buluşmasına hizmet ettir. Bizi bu aziz davada kullanarak ömrümüzü değerli ve bereketli kıl. Her dem sana muhtacız, bizi terketme! Bizi bize bile bırakma Allah’ım!