Hallerini görünce, halimize şükreder olduk
Bir asra yakındır, ülke yönetiminde söz sahibi olanların ağızlarından çıkan sözler, cidden örnek olmaktan uzak, sığ, basit ve acınacak bir hal almıştır. Elbette bundan müstesna tutulacak olanlar var ama onlar da çok azdır. Anadolu'nun irfan ehlinin bazen "üç beş koyunu güdemez" dediği çok yönetici, ne yazık ki bugün baş olmaya çalışmakta ve sinirinden, hasedinden ne yapacağını, ne konuşacağını bilmemektedir.
Allah'a inandığını söyleyen her insan, inandığı Allah'ın sözlerine, ayetlerine inanması gerekir. İşte O'nun sözlerinden, ayetlerinden çok kısa birkaç örneği, Türkçe meal olarak veriyoruz:
- Boş ve faydasız söz söylenmesini Rabbimiz yasaklamıştır,
- Mantıklı söz söylemek esas alınmıştır,
- Sözü bozanlar şiddetle kınanmıştır,
- Münafıkların, sözlerinden tanınabileceği açıklanmıştır,
- Kovuculuk yapanlara, boyun eğilmemesi emredilmiştir,
- Aslı astarı olmayan sözlerin konuşulmaması istenmiştir,
- Aldatıcı sözlerden, yaldızlı, tumturaklı ifadelerden kaçınılması emredilmiştir,
- İnanmayanların sözlerini Allah'ın alçaltacağı haberi verilmiştir.
Tüm bu örnek sözler, Türkçe meal olarak verilmiş olup, Arapça metin olarak hepsi Kur'an'da mevcuttur.
İğrenç Ergenekon dosyasının su yüzüne çıkması, terör hadiselerinin farklı boyutlarla çoğalması, tüm dünyayı ilgilendiren maddi krizin tırmanması gibi konular gündeme geldiğinden beri, siyasi parti başkanlarının ağızlarından çıkan sözlerin büyük bir kısmını, yukarıdaki ayetlerin önünde, çöpe atılması icap eden sözler olarak kabul ediyoruz.
Allah'a şükür, STK dediğimiz vakıf ve dernek başkanlarının kendi aralarında konuşmaları, hatta tenkit etmeleri gibi sözlere baktığımız zaman, edep tezgâhından geçmiş, faydalı, karşısındaki insanı incitmeyen üstelik onurlandıran, bey veya efendi gibi saygınlık ifade eden cümleler, ülke yönetimine talip olanların konuşamayacağı sözlerdir.
Sahne önünde kıyafetiyle, kravatıyla çağdaş görüntüsüyle göz kamaştıran nice söz sahiplerinin arka bahçeleri çöplük yuvası olmuş. Ellerinde, avuçlarında bir laiklik, demokrasi, Atatürk vardı... O kelimeleri de istismar olarak kullandıkları ortaya çıkınca, şimdi konuşacakları başka bir şey kalmadı. Asık ve kızgın suratları, ağızlarından çıkan itici ve tahrik edecek sözleri, ilköğretimde okuyan çocuklarımızın kimyasını bozuyor artık. Mutfağında yemek yapan hanım, televizyon haberini dinleyen kocasına sesleniyor: Kapat şu televizyonu. Şu adamın sözünü duyunca istifra edesim geliyor...
Netice olarak, bu devletin sırtından geçinen, devleti kullanan, halkın vergi paraları ile karnını doyuran ve ülke yönetimine talip olanlar önce medenice konuşmasını bilmelidir. Hayali ihracat konuşmalarını bu halkımız takmıyor ve dinlemiyor artık... Laf değil, icraat istiyor. İcraatlarını gördükleri insanlara bel bağlıyor ve destek veriyor. Sormuyor ve soruşturmuyor ki, "bu adam İmam-Hatipli mi?" diye... "Bu adamın hanımı kapalı mı?" diye soru ve sorgulama dosyasını halkımız çoktan kapattı. Bu dosyaları kurcalayanlar, dinozorluk yapanlar, halkın alın terini istismar edenler, çalan ve hortumlayanlar, suret-i haktan görünmeye çalışan zavallı yaratıklardır.
Not: Devlet dairesinde çalışan işçi ve memurlarımız, okullarda okuyan öğrencilerimizin ortak bir soruları vardır. Ezan okunmaya başlayınca, ezanın bitmesini beklemeden namaz kılabilir miyiz? Çünkü vaktimiz çok azdır, diyorlar. Namaz kılmada aslolan vaktin girmesidir. Ezan okunmasa bile, eğer kılacağınız namazın vakti girmişse, hemen kılarsınız. Ezanın bitmesini beklemeye gerek yoktur. Çünkü sizlerin durumu farklıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.