Kahraman Şehit Annesi’ne de mi kızacaksınız Sayın Başbuğ?..
Lütfen bağırmayınız…
“Astlarınızın” değil…
Komutanınızın yani;
Aziz Milletimizin karşısındasınız!..
Kahraman Ordumuzun bütün ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle sizi hizmetine almış bulunan bu Aziz Millet;
Sizden “fırça” değil…
“Cevap” bekliyor!..
•
Aziz Milletimiz…
Ve en çok da…
O “Asil”,
O “İffetli”,
“Delikanlı”,
“Yiğit”,
“Özü sözü bir”,
“VATANSEVER”
Şehit Analarımız ve Şehit Babalarımız…
Sizden…
“Net cevaplar” bekliyor!..
•
Bütün sorulara zihinlerde tek bir soru işareti kalmamacasına cevap vermek mecburiyetindesiniz.
Altını çiziyorum, tekrar ifade ediyorum:
“Şu veya bu medya organı gündeme getirdiği, sorduğu, sorguladığı için” değil!..
En kıymetli varlıklarını “feda eden” o “gerçek kahramanlarımızın”;
Şehit Analarımızın, Şehit Babalarımızın zihinlerinde en küçük bir “flu alan” kalmaması için!
•
Birkaç dakika evvel elime gelen haber:
Evladı (Merhum) Ramazan’ı Aktütün’de şehit veren acılı anne Havana Yeşil, başta siz Genelkurmay Başkanımız olmak üzere…
Bütün sorumlulara sesleniyor:
“Ben bu ülke için evladını feda etmiş bir anayım.
Bana hesap vermeye mecbursunuz!..”
Evet, en çok O’nun hakkı sormak, sorgulamak!..
Çünkü en çok O’nun ciğeri yandı!..
Ateş bizim ocağımıza düşmedi;
O’nun ocağına düştü!..!
•
Evladını, hain PKK saldırısı sonucunda kaybetmiş olan bir Anne, bir Baba;
Aktütün’e yönelik baskının, ilgili birimler tarafından “zamanında” haber verilmiş olmasına rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığına dair “çarpıcı iddialarla” karşılaştığında...
Ne yapar, ne düşünür?..
Ve Genelkurmay Başkanı’ndan ne bekler?
Bağırmasını, çağırmasını, suçlamasını mı?..
Yoksa;
Milletin zihninde yer etmiş o “Çarpıcı Sorulara” cevap vermesini mi?…
Varsa, sorumluların en ağır bir şekilde cezalandırılacağını ilan etmesini mi?..
•
Sayın Paşam;
Kahraman Şehit anneleri, babaları; “Belge ve bilgilerin sızdırılmasına” ilişkin değerlendirmelerinizi de yadırgamışlar…
“Bugün o belgelerin sızabildiği yerden bir başka gün İsrail’in, Yunanistan’ın bize karşı kullanabileceği belgeler de sızarsa ne olacak?” diye soruyorlar.
Evet;
Bu noktada da bir “zaaf” yok mu?..
O belgeleri, görüntüleri basan gazete, gerçekten de Ordu’muzu hedef alan dış güçlerin emrindeyse…
O Ordu düşmanı dış güçler, “sızdırma” imkanına sahip olmuşlar demektir!..
Bu, hepimiz için “sıkıntılı” ve “tehlikeli” bir durum değil mi?..
“Koruma ve kollama” görevini öne sürerek ikide bir siyasete müdahale eden TSK, kendi belgelerini “koruma ve kollama” görevini yerine getirmekte zaafa mı düşüyor?..
Basın toplantısında,
“Sızmalardan şikâyet etmeniz” bunun böyle olduğunu mu gösteriyor?..
•
Evet;
Hangi gazetenin, televizyonun hangi dış güçlerle ilişkisi var?..
Kim, hangi Alman Vakfı’ndan, Yahudi kuruluşundan ne gibi destekler alıyor?..
Bazı gazetelerin, televizyonların “finans kaynakları” ne?..
Nasıl dönüyorlar?..
İşin bu tarafı mutlaka ortaya konulmalı…
Bir yandan bu yapılmalı…
Diğer yandan da;
Bütün iddialara, şehit ailelerini “ikna edebilecek netlikle” cevaplar verilmeli!..
Bu cevapları almak…
Herkesten çok, onların hakkı…
Öyle değil mi?..
Sayın Başbuğ.