Kurtuluşun Şartları
SAMİMÎ, şuurlu, uyanık, firasetli mü’minler ülkemizdeki kötülüklerden son derece huzursuz ve rahatsızdır. Onlar küfre, şirke, nifaka, fıska, fücura, isyan ve tuğyana, şakavete, fuhşiyata, ribaya, kebairin (büyük günahların) mütecâhiren yani açıkça ve küstahça işlenmesine asla razı değildirler.
Müslümanlar kurtulmak istiyor. Kurtulmak ne demektir?
Toplumun dindar, ahlâklı, faziletli, Allah’tan korkan bir toplum olması demektir.
Ülkenin iyi idare edilmesi demektir.
Halkın bedevî değil, medenî olması demektir.
Genel ve yoğun kirlilik ve kokuşmanın gitmesi, yerine temizlik ve şeffaflığın gelmesi demektir.
Vatandaşların birbirinin kurdu değil, meleği olması demektir.
Sosyal adaletsizliğin ve zulmün bertaraf edilip, millî gelirin âdil ve insaflı bir şekilde dağıtılması demektir.
Zulmün her türlüsünün giderilmesi demektir.
Müslüman kesimde uzun yıllardan beri kurtuluş edebiyatı yapılıyor.
İçimizden birileri “Kurtuluş yakındır, geleceğimiz parlaktır, İnşaallah özlediğimiz iyi düzen gelecektir...” deyip duruyor.
Lakin beklenen kurtuluş lafla, edebiyatla gelmez.
Kurtulmak istiyorsak, onun sebeplerine tevessül etmemiz gerekir. Sebeplere tevessül edilmezse kurtuluş gelmez, yahut gelmesi ya çok gecikir, yahut çok sancılı ve acılı olur.
Biz Müslümanlar kurtuluşun bir an önce gelmesi için neler yapmalıyız, ne gibi sebeplere tevessül etmeliyiz?
Cenab-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:
“Ey iman edenler!.. Sabır ve namaz ile (Rabbinizden) yardım isteyin.” (Bakara 153)
Başka bir ayet-i kerimenin meali şöyledir: “(Ey iman edenler!) Bir de sabır ile namaz ile Allah’tan yardım isteyin” Bakara 45)
Bu ayet-i kerimelerin manalarını anlamak için müfessir, fakih, derin din alimi olmak gerekmez.
Namaz kılarak, sabr ederek Allah’tan yardım isteyeceğiz.
Öyle yan gelip yatarak, vazifelerimizi ihmal ederek, namazı ve cemaati terk ederek, başımıza gelen musibetlere sabır etmeyerek yardım beklemek ne kadar doğru olur?
Kurtulmak mı istiyoruz? O halde günlük namazlara ve cemaate çok önem vereceğiz.
Camilerin, vakit namazlarında Cuma namazlarında olduğu gibi dolması gerekir.
Cumalarda yolların, caddelerin, meydanların boş olması gerekir.
Ezan okununca büyük şehirde bir kaynaşma başlayacak, herkes akın akın camiye seğirtecek.
Camilerde güzel ve pahalı kostümler giyinmiş, kravatlı, gömlekli, şık iskarpinli okumuş, zengin, yüksek tabaka mensubu, ensesi kalın kimseler bulunacak. Gençlik fevc fevc camiye gelecek.
Öyle ezanlar okunacak ki, Müslüman olmayanlar bile tüyleri ürpererek huşu içinde dinleyecek.
Sadece namazla da bitmez.
* Müslümanlar emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker yapacaklar.
* Müslümanlar ticaret, ziraat, üretim, sanayi, el sanatları, ihracat ve ithalat, belli başlı hizmet sektörlerinde birinci olacaklar.
* Müslümanlar eğitim işlerine çok önem verecek, ülkenin en iyi özel okullarını açacaklar. İngiltere’deki Eton koleji ayarında.
* Yurt içinde okuyamayan tesettürlü kızları gruplar halinde (başlarında disiplinli hoca hanımlar olduğu halde) Avrupa’nın en iyi üniversitelerinde okutacaklar.
* Müslümanlar bu memleketin en faziletli, en üstün, en vasıflı, en ahlâklı, en yüksek karakterli kütlesini oluşturacak.
Bitmedi, bitmedi...
* Müslümanlar zekatlarını, Kur’ân’ın, Sünnetin ve icma-i ümmetin bildirdiği şekilde yerli yerinde dağıtacaklar.
* Zekatlardan başka bol bol sadaka verecekler.
* Müslümanlar, komşusu aç gecelerken tok sabahlamayacak.
* Müslümanlar kafirlerden daha gözü kara, cesur ve azimli olacak.
* Müslümanlar içlerindeki din sömürücüsü, mukaddesat bezirgânı haydutları ve haşaratı bertaraf edecekler.
Evet kurtulmak istiyorsak, kurtuluşun sebeplerine mutlaka tevessül etmemiz gerekir.
Bunca fuhşiyat, bunca zina ve bina, bunca riba, bunca isyan ve fısk, bunca nifak ve şikak, bunca ihmalkarlık ile kurtuluş sabahı gelmez. Sevgili Peygamberimizin (salat ve selam olsun O’na) Uhud savaşında başına inen darbelerden zırhının halkaları yanağına batmış, dişleri kırılmıştı.
Kurtuluş ucuz değil... Kurtuluş çilesiz değil...
Fasıkları, facirleri, zalimleri destekleyerek kurtuluşa nail olunamaz.
Hırsızlık, rüşvet, kokuşma, yetim malı yeme ile kurtuluş olmaz.
Haçlılar ve Siyonistler ile işbirliği yapılarak kurtuluş olmaz.
Kafirleri dost ve velî edinerek kurtuluş olmaz.
Bunca tefrika ile kurtuluş olmaz.
Bir İmam-ı Kebir’e biat ve itaat etmeden kurtuluş olmaz.
Kurtulmak mı istiyoruz? Şeriatın yapılsın dediklerini yapacağız, yasakladığı şeylerden kaçınacağız.
İyi Müslüman olacağız.