Müslümanın güzellik boyutu
Olgun, iyi yetişmiş Müslümanın üç boyutu vardır: Bilgi ve kültür boyutu… Ahlak karakter aksiyon boyutu… Güzellik, sanat, estetik boyutu… Bunlardan biri eksik ve güdük olursa Müslüman tamam olmaz. İslam dini kâmil ve üstün dindir. Müslüman, üçüncü boyutta, yâni sanat ve güzellik boyutunda, diğer insanlardan ileri ve üstün olmalıdır. Kıyafetlerimiz, evlerimiz, dekorasyonumuz, beşerî münasebetlerimiz hep güzel olmalıdır. Güzellik boyutu olmayan Müslüman iyi Müslüman olamaz. Hadîs-i şerifte “Allah Güzeldir, güzeli sever” buyruluyor. Toplum içinde yeterli miktarda güzel Müslüman bulunmalıdır. Güzellik boyutumuz ve anlayışımız İslam’ın temel kriterlerine göre olacaktır. Sapık ve çarpık bir medeniyette güzel olan şey, İslam medeniyetinde olmayabilir. Konuşmalarımız, yazılarımız, tavır ve hareketlerimiz, davranışlarımız, evlerimiz, binalarımız güzellikler sergilemelidir. Bunun ölçüsü de şudur: Düşmanlarımız, karşıtlarımız, bizden olmayanlar bile bu güzellikleri kabul ve tasdik etmeli, hayran kalmalıdır. İslam güzel dindir, güzellikler dinidir. Bu güzellikler Müslümana yansımalıdır.
***
Suçlu Sadece Onlar mı?
(Bu yazının bir kısmı sekiz ay kadar önce,
15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra yazılmıştır.)
HER yere sızmışlar… Cumhurbaşkanının başyaveri bile onlardan… Her taşın altından onlar çıkıyor… Her yerde onlar… Peki bu sızmaların, devleti ve kurumları ele geçirmelerin suçlusu kim?.. Onlar!.. Yahu devletin, iktidarın, istihbaratın hiç suçu yok mu?
***
Dönme ve pagan büyük medya darbeyi magazin konusu haline getirdi. Tankın altında kalan adam… Tabanca tehdidi ile bildiri okuyan bayan spiker… Köprüde tanklara meydan okuyan kadıncağız… Evlenmesine bir hafta kala şehit oldu… Hain kendi cemaatine söve söve kendini gizlemiş… Falan filan… Peki baylar bayanlar, bu darbe hakkında niçin dört başı mamur çok ciddî analizler ortaya koymuyorsunuz?
***
Otelcilere, lokantacılara, taksi şoförlerine, dükkan sahiplerine, pazar esnafına soruyorum. Durumunuz nasıl? Hepsi koro halinde berbat diyor. Bunun sonu ne olacak acaba?
***
Cumhuriyetin olmazsa olmaz şartı laiklik değildir. Adalettir, güven içinde yaşamaktır, şeffaflık ve temizliktir, evrensel insan haklarıdır, millî kimlik ve kültürü korumaktır, İngiltere’de olduğu gibi geniş bir din ve inanç hürriyetidir, güçlü bir millî eğitimdir, Din ile devletin barışık olması ve işbirliği yapmasıdır.
***
Başta müstehcen yayınlar olmak üzere bütün ahlaksızlıklarla, kötülüklerle, fuhşiyatla, çirkinliklerle, azgınlıklarla mücadele edilmezse tokat ve sille yemekten kurtulmak mümkün olmaz. Tokatların biri gider, ötekisi gelir…
***
Yazılarımı okumayan, fakat benimle mutlaka tanışmak isteyen zata: Önce birkaç yazımı okuyun, yazıları bir kimsenin aynasıdır. Yazılarımdan bu fakiri biraz tanıyabilirsiniz. Yazılarını göreyim, senin ne mal olduğunu söylerim…
***
Müslüman bir gence: Başarılı veya başarısız bir doktor veya mühendis olabilirsin ama bugünkü kafan ve halin ile iyi Müslüman ve adam olman çok zordur. Harcanıyorsun, seni harcıyorlar; planlı ve programlı şekilde adam olmaya çalış.
***
Hafif meşreb ünlü manken kadınları, zampara ve hovardaları tanıyorsun ama, öğrenilmesi ve bilinmesi farz olan islamî bilgiler konusunda pek yayasın. Mârifetullah ilminden haberin yok. Seni uyarıyorum: Beynindeki lüzumsuz zararlı bilgileri kus, onların yerine seni kurtaracak faydalı bilgiler koy.
(Bundan sonraki satırlar yenidir.)
Müslümanların çoğu, bu yalancı dünyayı sahte bir cennet haline getirmek istedikleri için helâk ve rezil oldular.
***
Şeytandan “Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır, haram kazançlar elde edilir, haram yenilir” fetvasını alıp hayata uygulayanların burunları necasetten kurtulmaz.
***
Kendileri dindar olup da, çocuklarına ilmihallerini öğretmeyen, onların da musalli dindar olması için çalışmayan anne babalar, evlatlarının hainidir. Onlar gerçek dindar değildir.
***
Bangladeş’te İslama hizmet eden muhterem kimseler zindanlarda çürüyor. Geçmiş yıllarda nicesi asıldı… Irak kargaşa içinde, Sünnîlere büyük zulümler ediliyor… Suriye facialar ve felaketler ülkesi oldu… Yemen’in hali perişan… Libya anarşi içinde… On milyonlarca Müslüman açlık çekiyor… On milyonlarca mülteci var… Bütün bu facialar karşısında keyfine bakan ve dindar geçinen şu vurdumduymaz heriflere bakınız. Taş vicdanlılar!
***
Mekke-i Mükerreme “Emin (Güvenilir) beldedir. Oraya hac veya umre için giden Müslümanlar tevazu ve alçakgönüllülük içinde Allaha ibadet eder, günahlarının afvi için yalvarırlar. Bu esnada kavga ve münakaşa etmezler. Fitne fesat çıkartmazlar. Sopayla adam dövmezler. Allah cümlemizi ıslah buyursun.
***
Sakal bırakmak sünnettir. Sakalıyla övünmek, gurur ve kibre kapılmak haramdır. Allah rızası için ihlâsla sakal bırakanların ellerinden öpüyorum. Dua buyursunlar.
***
O münafık adam, 400 bin liralık lüks, pahalı, israflı, ihtişamlı cehennemî otomobiliyle, zehirli dumanlar saçarak yanımızdan bir buhran gibi geçti. Behey adam!.. Bu gururla, bu kibirle, bu lüks ve israfla, bu sefahatle nereye gidiyorsun?
***
Kilo almamak, sözde perhiz yapmak için ekmek yemeyen, ekmeğin yerine iki üç tabak ağır yemekler yiyen kimselerle aynı sofrada oturmaktan hoşlanmıyorum.
***
Diyanet’in açık büfeli lüks beş yıldızlı turistik umre turlarıyla Mekkeye ve Medineye giden, gitmeden önce ve döndükten sonra umre umreumre edebiyatı yapan kimseye: Sen gerçekten umre ibadeti yaptığını mı sanıyorsun?