Hani şu bizim “asker tayını”!
Askerlik kültürümüz ciddi sarsıntı geçiriyor. Ülke içinde terörle mücadele ediyoruz, askerimiz sınır dışında bazı harekatlar yürütüyor ve bu arada “bedelli askerlik” lâfları dolaşıyor.
Kulaklarımız üçüncü dünya savaşının tamtamlarını duymuyorsa sağırız demektir!
Bu zenginliğin, refahın bütün kültürel değerlerimizi aşındırdığı gibi askerlik hassasiyetlerimizi de tükettiği anlamına geliyor.
“Zenginim, para üzerinde oturuyorum. Neden fakir fukara gibi askerlik yapayım? İsterse ülke savaş içinde olsun!”
Yemen yol çamurdandır
Karavanam bakırdandır
Zenginimiz bedel verir
Askerimiz fakirdendir!
Asıl değişiklik belki de askerlikle içiçe geçmiş kavramlarda. Askerlik “tayın”ı çağrıştırmaz mı? “Karavana”yı akla getirmez mi?
Bunlar zihin dünyamızda neredeyse kutsallık alanına gircek konumdadır. Asker tayınını çalmak! Affedilir günah değildir!
Aynı karavanadan yemek farklı bir arkadaşlık türüdür.
Bir gün gelir, harp-darp olur, nasıl askere tayin edilen ekmek, yiyecek verilirse, halka da “tayın” verilir. İşte İsmet Özel’in şiirindeki yansıması:
Tayın oldu savaş patladıktan sonra ekmeğin adı
Bütün bunlar Manisa’da bir askerî birlikte yaygın bir zehirlenmeden sonra hafızamıza üşüşüyor.
Asker ekmeği, yemeği eskiden beri birliğin içinde pişirilir ve dağıtılırdı. Meğer onlar da özelleştirilmiş!
Taşeronluk kışlaya da girmiş!
Geçen ay çeşitli vesilelerle gittiğim şehirlerde yatılı okulları da ziyaret ettim. Yöneticiler “artık kendi yemeğimizi kendimiz yapıyoruz” dediler. Bu yemek firmaları tecrübe edildikten sonra verilen bir karar!
Türkiye’de bir hazır yemek sektörü ve yemek fabrikaları var!
Bu ciddi bir kâr kapısı.
İhaleler, şunlar bunlar. Birileri ihaleyi alıyor...
İhaleyi aldıktan sonra sinekten nasıl yağ çıkarılır, onu herkese gösteriyor. Büyük meblağların karşılığı yenilmez yutulmaz yemekler oluyor. Bazen zoraki yenilip yutulsa da zehirlenme vak’aları ortaya çıkıyor.
Eskiden askerlik mecburi idi; “yine öyle” diyeceksiniz. Pek de öyle değil! Askerlikten bir şekilde yırtmak veya bedel ödemek mümkün! Bu mümkünü başaran çok sayıda gencimiz var.
Biz eski devir kura askerlerindeniz! Zamanımız geldi, kışlanın yolunu tuttuk.
1974’te İzmir Gaziemir Ulaştırma Okulu’na teslim olduk. Dört ay eğitim sırasında diyebilirim ki, mükemmel yemekler yedik. Hatta bir defa yemek nöbeti tuttuk. Yemeklerin nasıl hazırlandığını, yemekhanenin temizliğini gözlerimizle gördük. Pişirilen yemeklerden numuneleri komutana götürdük. Komutan yemeklerin hem şekline baktı, hem tadına. Yenilebilir olduğunu söyledi...Böylece dua ile karavanayı yemeye başladık!
Şimdi bu işler nasıl oluyor?
Vahşi kapitalizm safhasındayız hâlâ. Asker tayınından az zamanda çok servet yapmak! Asıl mesele bu!
Türkiye askerlik kavramını yıpratacak her türlü eylem ve işlemden uzak durmalı. Coğrafyamız bizi buna mecbur ediyor. Kışla üzerinden siyaset de olmaz, ticaret de!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.