Allah Sevgisi
Aşk kelimesi, sarmaşık demektir. Çünkü insan aşık olunca, kalbini sevgi sarar, bürür ve iyice kaplar. Muhabbet, ancak tadanın bilebileceği manevi bir haz ve lezzettir. Çünkü, kabiliyet ve gayrete göre değişen bir haldir.
“İnsan için en mühim ali maksat, Cenab-ı Hakk’ın muhabbetine mazhar olmasıdır.” Diyen Said Nursi (r.h.a) Allah sevgisinin insanda fıtrî, tabii oluşunu şöyle izah eder:
“Beşer fıtraten şu kainatın Halıkına karşı hadsiz bir muhabbet üzerine yaratılmıştır. Çünkü: İnsanlığın fıtratında cemale (güzelliğe) karşı bir muhabbet ve kemale ve ihsana karşı taparcasına sevmek vardır. Cemal ve kemal ve ihsan derecelerine göre, o muhabbet artar. Aşkın en son derecesine kadar gider. Hem bu küçük insanın küçücük kalbinde, kainat kadar bir aşk yerleşir. Evet kalbin mercimek kadar bir sandukcası olan hafıza kuvveti, bir kütüphane hükmünde bin kitap kadar yazı, içinde yazılması gösteriyor ki; Kalb-i insan, kainatı içine alabilir ve o kadar muhabbet taşıyabilir.
Madem fıtrat-ı beşeriyede ihsan, cemal ve kemale karşı böyle hadsiz ve istidat-ı muhabbet vardır. Ve madem bu kainatın halikı, kainatta tezahür eden asariyle, bilbedahe tahakkuku sabit olan hadsiz cemal-i mukaddesi; bu mevcutta, tezahür eden nukuş-u san’atiyle bizzarure subutu tahakkuk eden hadsiz kemal-i kudsusi; ve bütün ziya hatlarda tezahür eden hadsiz enva-ı ihsan ve in’amatiyle bilyakin ve belki bilmüşahede vücudu tahakkuk eden hadsiz ihsanatı vardır. Elbette zişuurların en camii ve en muhtacı ve en mütefekkiri ve en müştakı olan beşerden, hadsiz bir muhabbeti iktiza ediyor. Evet her bir insan, o halik-ı Zülcalele karşı hadsiz bir muhabbete müstaid olduğu gibi, o halik dahi, herkesten ziyade Cemal ve Kemal ve İhsanına karşı hadsiz bir mahbubiyete müstehaktır. Hatta insan-i mü’minde hayatına ve bekasına ve vücuduna ve dünyasına ve nefsine ve mevcudata karşı türlü türlü muhabbetleri ve şedid alakaları, o istidat-ı muhabbet-i ilahiyyenin tereşşuhatıdır. Hatta insanın mütenevvi hissiyat-ı şedidesi, o istidat-ı muhabbetin istihaleleridir ve başka şekillere girmiş reşhalarıdır.
Malümdur ki: insan, kendi saadetiyle mütelezziz olduğu gibi, alakadar olduğu zatların saadetleriyle dahi mütelezziz oluyor ve kendini beladan kurtaranı sevdiği gibi, sevdiklerini de kurtaranı öyle sever.
İşte bu halet-i ruhiyyeye binaen ; insan, eğer her insana ait enva-ı ihsanat-ı ilahiyyeden yalnız bunu düşünse ki; benim halikım beni zulumatı ebediyye olan ademden kurtarıp bu dünyada bir güzel dünyayı bana verdiği gibi, ecelim geldiği zaman beni idam-ı ebedi olan ademden ve mahıvdan yine kurtarıp baki bir alemde ebedi ve çok şalşaalı bir alemi bana ihsan ve o alemin enva-ı lezaiz ve mehasininden istifade edecek ve cevalan edip tenezzüh edecek zahiri ve batıni hassaları, duyguları bana in’am ettiği gibi, çok sevdiğim ve çok alakadar olduğum bütün akarip ve ahbap ve ebna-yı cinsimi dahi öyle hadsiz ihsanlara mazhar ediyor ve o ihsanlar bir cihette bana ait oluyor. Zira onların saadetleriyle mes’ud ve mütelezziz oluyorum.
Madem sırriyle: Herkeste ihsana karşı perestiş var; elbette böyle hadsiz ebedi ihsanata karşı kainat kadar bir kalbim olsa, o ihsana karşı muhabbetle dolmak iktiza eder; ve doldurmak isterim. Ben bil fiil o muhabbeti etmezsem de bil’istidat, bil’iman, binniye, bilkabul, bittaktir, biliştiyak, bililtizam, bilirade suretinde ediyorum, diyecek ve hakeza... Cemal ve kemale karşı insanın göstereceği muhabbet ise, icmalen işaret ettiğimiz ihsana karşı muhabbete kıyas edilsin.
Kafir ise, küfür cihetiyle hadsiz bir adavet eder. Hatta kainata ve mevcudata karşı zalimane ve tahkirkarane bir adavet taşıyor.”
Allah hakikî kullarını sever, onlar da Allah’ı severler. Hem de çok şiddetli. Ve her şeyden fazla severler. Bu Allah’ın sevdiği hakiki kullar kimlerdir? Bunun için Kur’an’ı araştırıyor ve görüyoruz ki, Allah şu vasıftaki kullarını sevmektedir:
İyilik ve ihsan edenler, tövbe edenler, temizlenenler, takvalılar, öfkesini yutan ve affedenler, sabredenler, tevekkül eden, Allah’a güvenenler, adaletli davrananlar, cihad edenler, mütevazi olanlar, şerefli, aziz olanlar, kınanmakdan korkmadan, İslam’ı yaşayan ve yaşatanlar.
Allah teala, bu sevgili kulları için her zaman dost ve yardımcıdır. Kur’an baştan sona bu sevgili Allah dostlarını anlatır bize, daha doğrusu Kur'an, Allah’a dost olmanın yolunu, usulünü anlatan bir kitaptır.