Bir ebedi örnek: Nizamülmülk
14 Ekim (1092) tarihi, meşhur Alamut teröristi Hasan Sabbah’ın uyuşturucu müptelası teröristleri tarafından şehid edilen büyük Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ün 916. ölüm yıldönümüdür.
Nizamülmülk, 1017 tarihinde Horasan’ın Tus şehrinde doğdu. Asıl adı, Ebû Ali Hasan olmasına rağmen, o adından ziyade “Nizamülmülk” unvanıyla meşhur oldu. Çünkü “Nizamiye Medreseleri”ni o kurmuştu. “Nizamülmülk” demek “Devlet düzeninin kurucusu” anlamına geliyordu. Gerçekten de Nizamülmülk devlete bir çekidüzen veren, devleti kurumsallaştıran adamdı.
Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan’a vezir olduğu 1064’ten, Hasan Sabbah’ın uyuşturucu müptelâsı teröristleri tarafından şehit edildiği 14 Ekim 1092 senesine kadar aralıksız 29 sene Büyük Selçuklu Devleti’ne, tam bir dirâyet ve adâletle hizmet etti.
Büyük Selçuklu Devleti’ne idârî, adlî, askerî, ekonomik, sosyal ve kültürel yeniliklerle değişiklikler getirdi.
Sarayı, merkezî hükümet teşkilâtını, adliyeyi, toprak sistemini yeniden düzenledi. Her şeyi yerli yerine oturtup devleti kurumlaştırdı. (Sonradan bunlar ufak tefek değişikliklerle Osmanlılar tarafından da uygulandı).
Onun sayesinde Selçuklu Devleti, “Kurumsallaşmış ilk Türk devleti” oldu.
Sultan Alp Arslan’ın şehit edilmesi üzerine, 18 yaşındaki oğlu Melikşah’ın tahta geçmesini de o sağladı. Sultan Melikşah’a isyan eden kardeşlerini o bastırdı. Onun sayesinde Selçuklular, tarihlerinin en parlak devrini yaşadılar.
O, “Siyasetname” isimli mükemmel bir eser yazacak kadar iyi bir siyasetçi, eser verebilecek kadar derin bir din adamı, yine eser verebilecek kadar zengin bir “kültür adamı”ydı.
Bu kimliği sayesinde yalnız Selçuklu sultanlarının değil, aynı zamanda Abbâsi Halîfesi’nin de hürmetini kazanmış, şöhreti tüm dünyayı sarmıştı.
Âlimlere, şâirlere, sanatkârlara karşı çok cömertti. Ayrıca da bir “vakıf insan”dı: Çok sayıda câmi, mescit ve hayır eserleri yaptırdı.
Ama asıl büyük eseri hiç kuşkusuz “Nizamiye Medreseleri”dir.
Nizamülmülk’ün ilkini 1068 de Bağdat’ta kurduğu “Nizamiye Medresesi” Türk yüksek öğretim tarihinde bir ilktir.
Meşhur din alimlerimizden Gazali, Nişabur Medresesi’de öğrenim gördükten sonra, Bağdat’ta açılan “Nizamiye Medresesi”nde 1091-1095 yılları arasında rektörlük ve müderrislik (öğretim üyeliği) yapmıştır.
Bu medreselerin kuruluş sebeplerinin başında;
1) Aydın din adamı yetiştirmek;
2) Yoksul ama yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırmak; (Yatılı öğrenci daha önce de vardı, ama fakir öğrencilere burs verip okutma anlayışı tamamen Nizamülmülk’ün buluşudur).
3) İmparatorluğun yönetimi için, Allah sevgisi ve korkusu arasındaki dengeyi çok iyi kurmuş (çünkü ancak bu dengeyi dosdoğru kuranlar halkın ve devletin işini dosdoğru görürler) üst düzey bürokrat memur yetiştirmek;
4) Devlet adamlarını eğitmek;
5) Bilginleri koruyup kollamak, ayrıca bir görev ve amaç etrafında birleştirmek;
6) Herkese eşit eğitim şansı vermek, böylece fırsat eşitliği oluşturmak; (çünkü bu medreseler kuruluncaya kadar eğitim sadece paralı üst düzeylerin tekelindeydi).
Nizamiye medreselerinde yalnızca din eğitimi verilmiyor, matematik, felsefe, edebiyat, hukuk, dil, tıp, astronomi gibi devrin pozitif bilimleri de öğretiliyordu.
Medreselerde zengin kitaplıklar vardı. Bunlara her gün yenileri eklenirdi.
Zaten Selçuklu Devleti’nin çeşitli yerlerinde faaliyet gösteren kütüphaneler zengin çeşitlerini halkın istifadesine sunuyordu.
“İrticacılar (aslı mürtecidir) yüzünden matbaayı geç aldığımız için geri kaldık” diyen kara cahillerin kulakları çınlasın.
Nizamülmülk, ne yazık ki, Hasan Sabbah isimli terörist başının uyuşturucu müptelâsı fedaileri tarafından katledildi.
Hiç kuşkusuz Hasan Sabbah tarihin kaydettiği en vahşi, en acımasız, aynı zamanda en plânlı-programlı teröristlerinden biridir.
1034 - 1124 yılları arasında yaşamıştır. Bir dönem Nizamülmülk’ün emrinde Selçuklu Devleti’ne hizmet etmekle birlikte sonradan isyan etmiş, ulaşılması imkânsız “Alamut Dağı”nın tepesine inşa ettiği kalesini bir “Terör Merkezi”ne dönüştürmüştü.
Burası dünyanın bilinen ilk “Terör Kampı”dır.
İran’ın Kum kentinde dünyaya gelmiştir. Zamanın önde gelen okulllarında okuma şansı bulmuş, ailesiyle birlikte göçtüğü Rey şehrinde tanıştığı Şii önderlerinin etkisine girmiş ve Şiiliği bir hayat tarzı olarak benimsemiştir.
Büyük Selçuklu Devleti’ni bölme plânları yapan Hasan Sabbah, inançları da kullanmak suretiyle kandırdığı insanları, özellikle de gençleri Alamut Kalesi’nde toplamış, eğitmiş, beyinlerini yıkamış, suikastlara hazırlamıştır.
Sabbah fedaileri üzerine o kadar etkilidir ki, misafirleri ziyaretine geldiği zaman, onların kendisine sadakatini göstermek için, rivayete göre beyni yıkanan gençlerden birkaçını çağırır, kalenin tepesinden uçuruma atlamalarını ister, seçilen gençler ise hiç tereddütsüz bu isteği yerine getirirlerdi.
Nizamülmülk’ü onun fedaileri katletti.
Ama kendisi de 1124 yılında öldü. Arkasında yalnız İran’a değil, tüm bölgeye korku salan askeri ve siyasi amaçlı bir güç bıraktı.
Hasan Sabbah’ın “Haşhaşiler”i Moğol istilasına kadar ayakta kaldı. “Terörist Üretim Merkezi” olarak yıllar boyu faaliyet gösteren Alamut Kalesi 1256’da Hülagû Han tarafından yerle bir edildi.
Yarın, Nizamülmülk’ün müstesna eseri “Siyasetname”den, bugün için de son derece geçerli ve gerekli olan bazı maddeler yayınlayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.