Din Hizmetleri Şahsî Menfaate Âlet Edilemez
Hiçbir gerçek, ihlaslı, samimî, haysiyetli, şerefli, Allahtan korkan İslam hocası; Müslüman halktan kendi hesabına para toplamaz, din sömürüsü yapmaz.
Dünyanın en şerefli işi Din İman Kur’an hizmetleri yapmaktır. Bu hizmetler şahsî ticarete âlet edilemez, vasıta kılınamaz.
Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Ümmetimin en şereflileri Kur’an hâmilleridir” buyurmuştur. Kur’an hamili demek, Kur’anı bilen ve onun hükümlerini hayatına uygulayan, onun öğütlerini tutan demektir.
Kur’anı ezberlemiş ama onun kesin emir ve yasaklarına aykırı işler yapıyor, böylesi gerçek hâmil değildir.
Kur’an ihlası emr ediyor.
Kur’an taqvayı emr ediyor.
İhlaslı ve taqvalıalim, Kur’anın emirlerini yerine getirir, yasaklarından kaçınır.
Bazı işler, hizmetler, vazifeler vardır ki, onlar asla ticarete alet edilemez.
Subaylık böyledir.
Hakimlik savcılık böyledir.
Din hizmetleri de böyledir.
Para kazanıp zengin olmak isteyen, helalinden ticaret yapsın, küçük veya büyük sanayi işleri ile uğraşsın, üretsin satsın, din dışı hizmetler yapsın. Din, Kur’an, İslam, İman ticaret konusu yapılamaz.
Dünyanın en rezil ve alçak insanları, dine hizmet perdesi arkasında mukaddesat sömürüsü yapanlardır.
Hizmette taqva ve azimet yolundan gidenler, hiç almazlar.
Din hizmeti yapan imamların, müezzinlerin, müftülerin, Kur’an muallimlerinin, din öğretmenlerinin geçinmek için maaş ve ücret almalarına ruhsat ve fetva verilmiştir.
Din hizmeti yaparken zengin olmanın ise fetvası ve ruhsatı yoktur.
En büyük eşkıyalık din sömürüsü yapmaktır.
Dine ve Ümmete en büyük zararı din sömürücüsü münafıklar ve reziller vermektedir.
Din İman Kur’an hizmetlerinin ana prensipleri şunlardır:
Yaratanın rızası için yapılan hizmetler karşılığında yaratıklardan ücret alınmaz.
Mukaddesat hizmetleri ticarete alet edilmez.
Müslümanlar elbette, ticarî müesseseler ve kuruluşlar vasıtasıyla din kitapları yayınlayabilir ama bunda ilk amaç zengin olmak, voli vurmak, köşeyi dönmek olmamalıdır.
Bozuk, şişirme, gereksiz, faydasız, kafa karıştırıcı kitaplarla din hizmeti yapılmaz.
Hıristiyan misyonerleri binden fazla lisan ve lehçede propaganda kitapları yayınlıyor. Bu işi ticarî maksatlarla yapmıyorlar.
İslam dünyasında bin lisan ve lehçede dâvet yayını yapan bir kurum var mıdır?
Tebliğ, dâvet, irşad, uyarı, aydınlatma hizmet ve faaliyetlerini yapılması farzdır.
Yahova Şahitleri kendi propaganda dergilerini her ay 100 küsur lisanda 100 milyon adet basıp yayarken, Diyanet kaç lisanda dâvet yayını yapmaktadır?
Birtakım Arap devletleri ve prenslikleri petrolden trilyonlarca gelir elde ediyor. Saltanat sahipleri lüks otomobillerini seyahatlerde uçaklara yükleyip getiriyor da, niçin 100 lisanda sahih dinî neşriyat yapılmıyor?
Bırakın 100 yabancı dilde yayın yapmak, şu anda Türkiye’mizde ortak bir küçük ve temel ilmihal kitabı bile yoktur.
Diyanet eskiden Cep İlmihali adlı faydalı bir kitabı büyük sayıda bastırıyordu. Artık onu da bastırmıyor, neymiş, Avrupa Birliği kriterlerine uygun değilmiş…
Din İman Kur’an Sünnet Şeriat İslam ahlakı hizmetleri İslam kriterlerine uygun şekilde ve çağdaş dünya kültürünü bilerek yapılmalıdır.
Norveç’te İslam’ı anlatan bir risale mi yayınlandı… Norveççesinin, Norveç edebiyatçılarını bile hayran bırakacak bir seviyede ve mükemmeliyette olması gerekir.
Müslümanların bilenleri, sorumluları büyük vebal altındadır. Onlar, gayr-i Müslimlere İslam müjdesini, iyi haberini, uyarısını öğretmek ile vazifelidir. Bu tebliği ve dâvet hizmetini iyi yapmazlarsa, cahiliyet karanlıklarında kalanlar ileride onlardan davacı olacaklar, bunlar bize gerçekleri, bizim anlayacağımız şekilde bildirmediler, bizi uyarmadılar diyeceklerdir.
Türkiye’mizde, dünya çapında bir İSLAMÎ DÂVET TEBLİĞ İRŞAD kurumu kurulmalı; Kur’anın ışığında yerli halkı ve bütün insanlığı kurtuluşa çağıracak mükemmel harika yayınlar yapmalıdır.
Böyle bir kurumun idaresi yeterli ehliyeti ve liyakati olmayanlara verilirse hizmet edilemez. Hizmet eder gibi görünerek mıncıklama ve oyalama yapılır.
Emanetler ehline verilmelidir. Emanetleri ehline vermemek hıyanet olur.
Bu kurumun ehliyetli başkanı ve ehliyetli idarecileri ücret, maaş, para almayacaklardır.
İstisna: Geçimini temin edemeyecek derecede fakir ise, o ehliyetli kişiye çok az ücret verilecektir.
Bu zevat nüfuz ticareti yapmayacaktır.
Bu kişilerde cemaat, tarikat, hizip, fırka; asabiyeti, holiganlığı, militanlığı, fanatizmi olmayacaktır.
Bu zevat fena fi’l-hizmet olacaktır.
Bu kişiler ihlas kahramanı olacaktır.
Bunlar Şeriata uygun bir hayat sürecektir.
Bunlar Resulullah Efendimize (Salat ve selam olsun ona) biatlı, irtibatlı olacaktır.
Bunlar Tarikat-ı Muhammediye’ye mensup bulunacaktır.
Bunlar lüks, debdebeli, tantanalı, israflı hayat sürmeyecektir.
Başında yukarıda anlattığım vasıflara sahip bir başkan ve idareciler bulunan bir kurumun kısa zamanda büyük hizmet ve fütuhat yapacağından eminim.
Halk böyle bir kuruma seve seve yardım edecek, bağışta bulunacaktır.
Birtakım ehliyetsiz, samimiyetsiz, münafık, alçak, şerir, şaki, haydut herifler ve gruplar böyle bir kurumu ele geçirmek için şeytanca planlar yapacaktır.
Bu anlattığım hizmet sekter zihniyetle yapılamaz.
Mutlaka, Ümmet birliği içinde ortaklaşa yapılmalıdır.
Muhammedî ahlak ile yapılmalıdır.
Hizmetkarlar kanaatli yaşamalı, alabildiğine mütevazı olmalıdır.
Resulullahın yolunda olanlar, bütün gayretleri, azimleri, iradeleriyle onun gibi yaşamaya, onun gibi hizmet etmeye çalışır.