Davet ve Tebliğ
Davet deyince bizim özel olarak anladığımız İslâm'a yapılan çağrıdır.Daha doğrusu davete muhatap olanlara İslamı duyurmak, ondan haberdar etmektir.İslâm'a davet, İslâm'ın ele aldığı iman, ibadet, hukuk ve ahlak gibi temel esaslar ile birlikte hayatın bütün konularında, hatta sadece dünyevi değil, uhrevi hayatın daKur’an ve sünnetin bildirdiği gerçeklere davettir.
Davetin yapılacağı muhataplar, Müslüman, kafir ve münafık olsun bütün insanlardır.Kur'ân-ı Kerim'de davet, tebliğ, inzâr, vaz, nasihat, emrbi'lma'rûf (iyiliği emretmek), nehyani'l-münker (kötülükten sakındırmak) gibi tabirler birbiri yerine kullanılmıştır."Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et." âyetinde Hz. Peygamber'den yapması istenilen tebliğ, hem müslümanlara, hem de gayr-i müslimlereKur'ânhakikatlarının anlatılmasıdır.
"Rabbinin yoluna davet et. " âyetinde davetin kimlere yönelik olarak yapılacağı açıkça zikredilmemiştir. Kur'ân-ı Kerîm, tek bir zümreyi hidayete çağırmak için değil, bütün insanları saâdete erdirmek üzere gönderilmiş bir kitaptır. Bu sebeple bu âyette geçen davet faaliyetinin kapsamına bütün bir beşeriyet girecektir.
Hadislerde de aynı ifadeyi görürüz: "Kim, bir hidayete davette bulunursa, o hidayete uyanların nail olduğu ecrin tamamına, çağıran da erişir."
Hidayet, gerek müslümanların, gerek gayr-i müslimlerin muhtaç oldukları bir unsurdur. Öyle olunca hidayete müslümanlar da, gayr-i müslimlerde çağrılabilir. Hadiste bu iki sınıftan sadece birisinin zikredilmemesi, her iki sınıfın da davet kapsamına girdiğine işaret etmektedir.
Davet, tebliğ ve irşat çalışmaları bütünmüslümanların görev ve sorumluluklarındandır. Herkes gücü, bilgisi ve bulunduğu konum ve imkannispetinde üzerine düşen davet vazifesini yerine getirmelidir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
"Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz: iyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız. "
"Sizden öyle bir cemâat bulunsun ki (onlar herkesi) hayra davet etsin, iyiliği emredip kötülükten sakındırsın. "
Hz. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz de: "Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; gücü yetmezse diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ki bu, imanın en zayıfıdır. " buyurmuştur.