Özbek kardeşlerimizi yine sürdüler!
Özbek mültecilere zulüm maalesef tekerrür etti. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'mden resmi "mülteci" belgesi aldıkları halde Van Emniyeti tarafından uluslararası anlaşmalara aykırı olarak Ramazan ayında silah zoruyla sınır dışı edilen 25 Özbek kardeşimiz bir yolunu bulup Türkiye'ye geri dönmüştü, ben de onlara reva görülen muameleyi eleştirip "Van'da kendilerini emniyette hissetmiyorlar artık. Bir an evvel merkezî bir yere, tercihen Ankara'ya gelmek istiyorlar (zaten Ankara'daki BM Mülteciler Yüksek Komiserliği de kendilerini çağırıyormuş). Utancımızın biraz olsun azalması için bu isteklerinin yerine getirilmesini umuyoruz" demiştim. Ne yazık ki bu sese kulak veren bir 'devlet büyüğümüz' çıkmadı ve sözkonusu mülteci grubu Van Emniyeti tarafından bir kere daha sınır dışı edildi.
Sınır dışı edilirken yine çok feci bir muameleye tabi tutuldukları söyleniyor. Olup bitenler yakında bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkacaktır inşaallah.
Mazlum-Der, İHH, İHD, Uluslararası Af Örgütü ve daha birçok insan hakları kuruluşunun konuyla ilgili ortak basın açıklaması:
"Van ilinde son aylarda sayıları kaygı verici derecede artan hukuksuz sınırdışı olaylarına bir yenisi daha eklendi. Bu olayın dehşet verici bir tarafı da, 22 kişilik Özbek mülteci grubunun bir ay arayla ikinci defa sınırdışı edilmiş olması.
İlk Sınırdışı Olayı:
12 Eylül 2008 günü, aralarında kadınlar ve çocuklar bulunan 25 Özbek mülteci kendilerine kırtasiye ve gıda yardımı yapılacağı vaadiyle getirildikleri Van Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesi yetkilileri tarafından hukuka aykırı olarak İran'a sınırdışı edilmişti. Bu aşamada Uluslararası Af Örgütü tarafından İran ve Türkiye'ye yönelik acil eylemler yayınlanmıştı. Olayın ardından, 19 Eylül 2008 tarihinde, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, MAZLUMDER, Mültecilerle Dayanışma Derneği ve İnsan Hakları Gündemi Derneği bir basın açıklamasıyla olayla ilişkin kaygılarını kamuoyuyla paylaşmıştı. Olaya konu olan 25 Özbek vatandaşından 22'si Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) tarafından "mülteci" olarak tanınmış durumda, diğer ikisinin ise başvuruları değerlendirme aşamasında. Bahsi geçen mültecilerin daha sonra verdikleri ifadelere göre mülteciler, silah zoruyla İran' la Türkiye 'yi ayıran dağlık bölgeye bırakıldılar. Bu bölgede kimliği bilinmeyen kişilerce rehin alınarak alıkonuldular. Mülteciler 7 günlük esaretten sonra istenen fidye parasını ödeyerek serbest kalabildiler. Bundan sonra mülteciler 3 günlük zorlu bir yolculuktan geçirip 22 Eylül'de kaçak yollardan Türkiye'ye dönmeyi başarmıştı. Özbek mülteciler Van'a döndükten sonra, Van Barosu, İnsan Hakları Derneği ve MAZLUMDER avukatlarına verdikleri ifadelerde, sınırdışı edilmek üzere götürülürken dövüldüklerini, üzerlerindeki para ve değerli eşyaların alındığını belirtmişti. Üç kuruluş 29 Eylül'de mültecilerin anlatılarını belgeleyen bir rapor yayımlamıştı.
İkinci Sınırdışı Olayı:
11 Ekim 2008 Cumartesi akşamı aynı Özbek mülteci grubunun Van polisi tarafından bir kere daha zor kullanılarak evlerinden toplandıkları ve bilinmeyen bir yere götürüldükleri anlaşılmaktadır. İnsan hakları örgütlerinin cumartesi gecesi ve pazar günü boyunca yetkililerle yaptıkları temaslara ve sürdürülen yoğun gayretlere karşın, mültecilerin serbest bırakılmasını sağlamak mümkün olmamıştır. 13 Ekim Pazartesi günü BMMYK Türkiye Ofisi tarafından yapılan yazılı bilgilendirme ile bu kişilerin bir kez daha İran'a sınırdışı edildikleri öğrenilmiştir.
Geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi uluslararası mülteci hukukunun temel bir öğesidir. Geleneksel hukuk ile Türkiye'nin taraf olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesi, AİHS ve İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ile Türkiye bu ilkeye mutlak saygı göstermek hukuki sorumluluğu altında bulunmaktadır. Oysa Türkiye'nin son zamanlardaki bazı olaylarda bu ilkeyi ihlal ettiği kurumlarımızca gözlenmektedir. Bu kapsamda 23 Nisan 2008 tarihinde Habur sınırında yaşanan hukuka aykırı sınır dışı işleminden sonra vuku bulan ölüm olaylarına ilişkin yapmış olduğumuz basın açıklamasından sonra başlatılan soruşturma henüz sonuçlandırılmamıştır. Mülteci hakları ve insan haklarının açık ve kaba bir ihlali anlamındaki bu işlemlerin sorumluları hakkında etkin, hızlı, adil ve şeffaf bir soruşturmanın yürütülmesi, sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra bundan sonra benzeri ihlallerin yaşanmaması için gerekli önlemlerin Hükümet tarafından alınması gerekmektedir."