Mağduriyet
15 TEMMUZ darbe ihanetinin yıldönümü geliyor. Toplumda darbeye karşı bilinci yükseltmek, 15 Temmuz şehitlerinin anısını yaşatmak ve partiler üstü bir dille meşruiyet kültürümüzü güçlendirmek son derece önemlidir.
Mağduriyetleri ve özellikle üniversitedeki tahribatı giderme konusunda da daha fazla gecikmemek lazım.
Arkadaşımız Nuray Babacan’ın haberine göre, hükümet kamudan atılıp da haklarında adli bir suçlama yapılmayanların “özel sektörde” ve “vakıf üniversitelerinde” çalışabilmelerinin önünü açacak bir hazırlık içinde.
Gecikildi bile; süratle gerçekleştirilmelidir.
ÜNİVERSİTELERDE MAĞDURİYET
FETÖ’nün üniversiteleri kapatıldı, oradaki bütün bilim insanları suçlu-suçsuz bakılmadan sokağa konuldu. Halbuki orada sadece akademik kurum diye çalışan birçok masum bilim insanı vardı.
Diğer üniversitelerde de yine suçlu-suçsuz diye bakılmadan birçok muhafazakâr, liberal veya solcu öğretim üyesi sadece hoşa gitmedikleri için veya muhalif oldukları için KHK listeleriyle sokağa konuldu.
“Damgalı” sayıldılar, kimse onları işe almaya cesaret edemedi.
Siyasal psikoloji yargıya da hâkim olduğu için birçok akademisyen tutuklandı, tutuksuz yargılanmaları mümkünken.
Kendisi de akademisyen olan eski Başbakan Davutoğlu buna şu sözlerle tepki göstermişti:
“Herhangi bir hukuki zorunluluk yoksa insanların tutuklu yargılanmasına karşıyım. 28 Şubat’ta baskılar yaşamış bir akademisyen olarak söylüyorum, düşüncenin hiçbir türüne sınır getirilmesini kabul edemem.” (29 Mart 2016)
BİLİMDE MAĞDURİYET
Bütün mağduriyetler insani trajedidir fakat üniversitenin yaralanması bilhassa vahimdir.
Üniversite geleceğimiz bakımından özellikle önemlidir. FETÖ yüzünden ve FETÖ’yle mücadeledeki asılsız ihbarlar, kıskançlıklar ve siyasi tavırlar yüzünden birçok bilim insanı işten atıldı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün şu sözleri fevkalade önemli bir uyarıdır:
“Özellikle bilim dünyasında, üniversitelerde bu işin sıklaşması çok rahatsız edici ve çok vicdan yaralayıcı. Ümit ediyorum ki süratle düzeltilir bunlar” (10 Şubat 2017)
Beş ay geçti hâlâ düzeltilmedi.
Bunun faturası önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak, bilimsel yayınlarda hız kaybettiğimiz görülecek.
Bilimsel yayın sıralamasında İran’ın gerilerden gelip bizi geçtiğini defalarca yazdım.
Türkiye on altı yıldır 17. veya 18. sıralardadır. İran ise 21. sıradan 16. sıraya yükseldi.
Geçen on altı yılda Malezya 31. sıradan 23. sıraya çıktı. Önümüzdeki on yılda bizi geçerse sürpriz olmaz.
Üniversitelerdeki yara hızla sarılmalıdır.
BİLİMİN OKSİJENİ HÜRRİYET
Akademisyenler arasında siyaseten aşırı ya da marjinal kimseler olabilir; her ülkede vardır. Şiddet ve terörle organik bağı olmadıkça bunları hapsetmek, işinden atmak “bireysel” planda kalmaz, üniversitenin oksijeni olan hürriyet atmosferini bozar, sonuçta bilim zarar görür.
Haklarında kovuşturma bile açılmamış akademisyenler süratle üniversiteye dönmelidir.
Yargılamalar tutuksuz yapılmalıdır.
Diğer kamu görevlileri hakkında “KHK Komisyonu”nun çalışmaları hızlandırılmalıdır; ocakta açıklandı, hâlâ bir tek karar vermedi!
15 Temmuz ihanetini önlemek demokrasinin zaferidir.
Bu zaferi kutlarken unutmamalıyız ki, demokrasinin başarısı mutlaka hakkaniyete, hukuka, adalete ve elbette bilime saygılı olmasına bağlıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.