Mahpus hayatlar
Otobüsteyim… Akşama kadar ağır iş temposuyla çalışan insanlarımız, dış dünyadan kopmuş ve ellerindeki cep telefonu ile meşgul olmaktalar. Kimileri gelen mesajları okuyor, kimileri oyun oynuyor, kimileri sosyal medya ile meşgul oluyor. İnsanlar birbirlerinden kopuk ve yalnızlar. Küçük bir aracın esaretine girmiş kendilerine biçilen rolün ötesine geçemiyorlar. Cep telefonu 20 yıl önce hayatımızda yoktu. O zamanlar evlerimizin başköşesinde yer alan sabit telefon çaldığında koşar ve yakınlarımızla sohbet ederdik. Telefon sadece bir iletişim aracıydı ve yakınlarımıza buradan ulaşabiliyorduk. Peki, hayatımızda eksik olan neydi ki? Hiçbir şey.
Cep telefonu ve internet hayatımıza gireli çok şey değişti. Artık çocuklarımıza ulaşamaz hale geldik. Dış dünya ile çok farklı şekillerde iletişim kurabilen çocuklar, ailenin kontrolünden çıkıyor. Çocuklar telefonları aracılığıyla suç unsurlarına bulaşıp geri dönülmez hatalara meyledebiliyor. İletişimin bu kadar kolaylaşması, dürtü kontrol bozukluğu yaşayan kişileri suça eğilimli hale getirdi. İnsanlar yaşadıkları küçük sorunların dahi üstesinden gelemiyor, hemen cep telefonuna sarılıp uzun uzadıya sohbetler yapıyorlar. Uzmanlar anksiyete ve kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin cep telefonundan uzak kalmakta zorlandıklarını ve telefonu günün her saatinde açık bırakarak kendilerini iyi hissetmeye çalıştıklarını söylüyorlar. Eskiden insanlar sorunlarını yakınları ile paylaşıp onların desteğini alarak rahatlamaya çalışırlardı. Günümüzde ise fertler arası iletişimin yerini cep telefonu ve internet aldı. İnsanlar yakınları kurdukları ilişkilerden elde edecekleri değerleri bu araçlar vasıtasıyla almaya çalışıyorlar. Fakat bu mümkün olmuyor. O yüzden başınızı hangi yana çevirseniz, stres, depresyon ve kaygılarından bahseden kişilerle karşılaşıyorsunuz. Fakat insanlar sorunlarının kaynağını bildikleri halde bu araçları kontrollü kullanmayı bir türlü başaramıyorlar. Ne ilginç!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.