Medyanın Görevi
Ülkemizde ve tüm dünyada yaşanan dejenerasyon, son derece karanlık bağları içeren büyük bir ‘sosyal sınıf’ tarafından idare ediliyor. Etkili propaganda araçları kullanan bu sınıfın propagandaları, özellikle manevi değerlerin zayıf olduğu toplumlarda etkili oluyor.
Bu karanlık grubun her üyesi, bu kirli düzenin içinde kendisine bir yol ediniyor. Dejenere bir yapı, tüm dünyada bilinçli bir şekilde ayakta tutulmaya çalışılıyor. Bunda, medyanın rolü inkar edilemeyecek kadar önemli. Verilmek istenen mesajlar insanların bilinçaltına ustaca yerleştiriliyor. Yazılı ve görsel medyada yer alan, yasadışı yaşam şeklini öven, gerilimi hatta silahlı çatışmaları bile makul gösteren kimi haberler, diziler ve filmler de insanlar üzerinde olumsuz etki oluşturuyor.
Belli süreçlerde ise ‘doz’ artırılıyor. 'Gezi Parkı direnişi' başlığı altında yaşanan olaylarda eylemlerin başlamasıyla birlikte asparagas/yalan haber ve resimlerin, bir kısım yazılı/görsel medyada ve sosyal paylaşım sitelerinde kasıtlı olarak yaygınlaştırıldığını hatırlayalım.
Bugün de aynı medya aynı görevi üstlenmiş durumda. Bir kin ve nefret propagandası bombardımanı altındayız. Bazı provokatör medya ve sosyal paylaşım sitelerinden yalan ve kışkırtıcı haberler yayılıyor.
Terörizmin psikolojik savaş yöntemlerinden en önemlisi propagandadır. Terör örgütleri, eylemlerini genelde bilinenin aksine ülkenin güvenlik güçlerine karşı üstünlük sağlamak için değil, propaganda amacı ile yaparlar. Medya, şiddet olaylarını öyle başlıklarla veriyor ki eylemcilerin korkutup yıldırma çabasına adetâ ortak oluyor, yaşadığımız süreçte de iktidarı zayıflatma görevini(!) başarıyla yerine getirmeye çalışıyor. Benzer yalanlar, binlerce insanın kendisi gibi düşünmeyenlere karşı nefretini körüklüyor. Oysa medya, ulusal çıkarları ve halkı koruma amacını her türlü çıkarın üzerinde tutmalı.
Geçtiğimiz günlerde 'Kırmızı Fularlı Kız' olarak tanıtılan Ayşe Deniz Karacagil’in YPG saflarında öldürülmesi, ‘terör sevicisi’ kimi medya için önemli bir ‘malzeme’ oldu. DHKPC'nin sembolü olan kırmızı fular, masumiyet gibi sunuldu. Oysa o fular, savcı Mehmet Selim Kiraz’ın şehit edilmesi ve Reyhanlı katliamları gibi kanlı eylemleri yapan DHKPC'nin simgesiydi. Kandil’de dağ kadrosuna katıldığı ve Murat Karayılan'ın yanındaki fotoğrafları görmezden gelindi. Ölüm üzerinden siyaset yapılmamalıydı ama yapıldı. Bir genç kızı ailesi, örgüt ve medya birlikte öldürdü.
Aynı medya, Batman Kozluk'taki PKK saldırısında yaşamını yitiren müzik öğretmeni Şenay Aybüke Yalçın’ı ise adetâ görmezden geldi. Milli Savunma Bakanı Işık’ın dediği gibi, "Bizi üzen bir konuyu vurgulamak istiyorum, 'kırmızı fularlı kız' diye Rakka'da öldürülen kişiye gösterilen o aşırı ilgi, övgü dün Batman'da şehit olan 7 aylık öğretmen Şenay Aybüke Yalçın kardeşimiz için gösterilmedi. Üzüntümüz 'kırmızı fularlı kız'ı bayrak yapanların kırmızı eşarplı Şenay Aybüke kızımızı görmezden gelmeleri. Ancak biz şunu biliyoruz ki bu milletin her bir ferdi, bu ülkenin birliği ve beraberliği, istiklal ve hürriyeti için canını vermeye hazırdır."
Ülkemiz provokatif ve yalan haberlerin yaygınlaştırılması, sinsi plânlar ve tuzaklar kurulması sonucu birçok kez acı olaylar yaşadı Bugün de fitne ve fesat peşinde olanların kışkırtmalarına şahit oluyoruz. İnsanlar artık değişti, birçoğu muhtemelen kurgu olan olaylara inanmıyor ama yıllardır senaryo değişmiyor; değişen sadece kişiler.
“Burada önemli olan terörizm haberlerinde halkı doğru bilgilendirmek, teröre karşı bilinç oluşturmak ve itidalli bir tutum sergileyebilmektir. Haksızlıkları ortadan kaldırmanın yolu hiçbir zaman şiddet değildir. Çatışma hiçbir zaman ilerleme getirmez. Kan dökerek asla netice alınamaz. Dolayısıyla medyanın öncelikli sorumluluğu şiddeti özendirmekten, bundan rant elde etmeye çalışmaktan kaçınmak olmalıdır. Bunun yolu ise her şeyden önce “terörün kaynağının daima bir ideolojik felsefe olduğunu bilmek” ve bunu her imkânı kullanarak topluma anlatmak olacaktır.” (*)
Terör terördür. Irkı, dini, dili, ideolojisi olmaz. Bir ideoloji insanları öldürmeye teşvik ediyorsa, sapkındır. Medyanın önemli görevi ve sorumluluğu teröre yönelten sapkın görüş ve ideolojilerin geçersizliğini ortaya koyan programlar hazırlamaktır.
Bu ülke hepimizin, başka Türkiye yok. İnkârcı ideolojilere, bölücülere geçit vermemek hepimizin görevi ve sorumluluğu olmalı. Barış ve huzur hâkim olmalı, adalet hâkim olmalı, kin ve nefret değil sevgi hâkim olmalı.
(*) http://gundemanaliz.com/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.