İbrahim Tenekeci

İbrahim Tenekeci

Ecrin

Ecrin

Haberi alır almaz yola çıkıyoruz. Bir an önce varmak istiyoruz. Yol bitmiyor.

Daha kimse gelmemiştir diye düşünürken, evin bahçesini ve yanındaki boş arsayı dolu buluyoruz. İnsanlar sanki büyük bir ateşin etrafında toplanmış. Ateşin düştüğü yerdeyiz.

Herkes acının bir ucundan tutmaya, ağırlığını hafifletmeye çalışıyor. Sonucun ne olduğunu bilemiyoruz. Nihayetinde; her kuş kendi kanadıyla uçuyor.

Hepimiz ‘bir acıya kiracı’yız. Ecrin’in anne ve babası ise acının sahibi.

Ersin Çelik kardeşimiz, derin ve yüksek acıya rağmen sürekli şu sözü mırıldanıyor: “Emanetti, bizim değildi.” Ah teslimiyet.

Bir arkadaşımız kederli bir sesle şunu söylüyor: Acı o kadar yoğun ki ona giremiyoruz.

Ecrin daha yedi yaşında. Hep öyle kalacak. Ersin kardeşimiz, bütün bu kalabalığı, kızının bereketi olarak yorumluyor. Onun fotoğraflarını gösteriyor bize.

İstanbul ve Ankara, küçücük bir alana akmaya devam ediyor. Sokak da dolmaya başladı. Bizi ancak büyük ve dokunaklı acılar bir araya getirebiliyor artık. Yıllardır birbirini görmeyen insanlar hüznün çatısı altında buluşuyor. Varlık uzaklaştırır, yokluk yakınlaştırır. Bir evladımızın yokluğu.

Gece orada kalıyor ve ağır bir sabaha başlıyoruz. Rüya değilmiş.

Öğle namazı için camideyiz. Sonrası malum. Hocaefendi içli bir konuşma yapıyor. Peygamber Efendimiz'in çocuklarından ve torunlarından bahsediyor. Ah teselli.

Tabutun değil de acının omuzlanışı. Ersin kardeşimizi takip ediyorum. En önde. Allah’ın kuvvetli kullarından biri oldu. Metanet ve dirayet kavramları adeta canlandı.

Mezarlıktayız. Emanet sahibine teslim ediliyor. Toprağa başka türlü dokunuş. İşaret olarak konulan tahtaya isim ve tarih yazılması gerekiyor.

Ben yazamadım, babası devam etti. Birinci satır bana, diğerleri Ersin Çelik kardeşimize ait. Bir babanın evladı için böyle bir yazıyı yazması. Bu nasıl bir şeydir?

Dört kişi kaldık. Yürüyerek eve dönüyoruz. Ersin mi bizim kolumuza giriyor, biz mi onun, belli olmuyor.

Ecrin, ecir kelimesinden geliyor. ‘Ahirete ait mükâfat’ demek. Burada değil, orada. Dünyaya dokunup geçen ve acelesi varmış gibi okuma yazmayı bile erkenden öğrenen bir çocuğun ardından.Sanki ilâhî ilham gelmiş. Hep birkaç sene önden gitmiş.

Küçükken, yaramazlık yaptığımda veya kendimi tehlikeye attığımda, annem hemen şu soruyu sorardı: “Bir evlat kaç yılda meydana geliyor, biliyor musun?” Yaşımız geldi. Artık biliyorum, biliyoruz. Yankısının derin, tesirinin yüksek olmasının nedeni de bu zaten.

Allah sabır versin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Tenekeci Arşivi