Yusuf El Kardavi
Bir kişinin zalimin önünde dimdik durup hakkı savunması sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Bunun için kişinin Allah’ın dinini her şeyin üstünde tutabilmesi ve ölümü korkusuzca öldürmesi gerekir. Bunun için kişinin bütün benliği ile teslimiyet göstermesi ve büyük bedeller ödemeye baştan razı olması gerekir. Nitekim tarihin arka sayfalarına baktığınızda, zorbaların karşısına çıkıp, hakkı söylemekten kaçınmayan Salihler, bunun bedelini ağır şekilde ödemiştirler. İmam-ı Azam’ın bu konudaki tavrı hepimize örnek olmalıdır.
İmam-ı Azam kendisine vaad edilen dünyevi imkanları reddedip, Allah’a teslim olmuş ve şahadeti tercih etmiştir. Ahmet Bin Hambel maruz kaldığı zulmün karşısınca cesurca bir tavır takınmış ve canını ortaya koyarak inandığı değerleri savunmaya devam etmiştir. Günümüzde ise kendilerini din âlimi olarak tanıtan bazı kişilerin küçük menfaatler karşılığında inandıkları değerleri satmaktan kaçınmadıklarını görmekteyiz. Oysa dünya ve dünyaya ait olan imkânlar geçicidir, ahiret ise ebedidir. Adalet hayatın omurgasıdır, menfaatperestlik ise kişiyi bulunduğu üst konumdan alaşağı edecek bir davranıştır.
Geçtiğimiz ay içinde dünya gündemini işgal eden Katar krizinde tavrını net bir şekilde ortaya koyan Yusuf El Kardavi’nin bu tutumu inandıkları değerleri küçük menfaatler karşılığında satılığa çıkaranlara örnek olmalıdır. Nitekim Katar’a karşı başlatılan diplomatik krizin ardından, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır skandal bir karara imza attılar. Bununla da kalmayıp, 59 kişi ve 12 hayır kuruluşunu terör listesine aldılar. Söz konusu listede adı geçen Dünya Müslüman Âlimler birliği Başkanı Yusuf El Kardavi hepimiz için örnek teşkil edebilecek olan şu açıklamayı yaptı:
“Katar’da başım dik bir şekilde şerefimle yaşadım. Kimse beni hayatımda bir gün dahi münafıklıkla itham edemez. Şayet münafık olsaydım, zalim devlet başkanlarının arabalarına binseydim vatanımda kalabilirdim. Çok küçük tavizlerle benden daha düşük mertebedekilerin dahi ulaştıkları makamlara ulaşabilirdim. Fakat ben dinimi, ilkelerimi muhafaza etmeyi duruşumda sebat etmeyi tercih ettim ve zalimlere meydan okuyarak şunu dedim;
Ellerime kelepçe vurun, kırbaçlayın, bıçağa yatırın fakat bilin ki fikrimi bir saat dahi esir edemeyeceksiniz. İmanımın nurunu söndüremeyeceksiniz. İmanın nuru kalbimde, kalbimde Rabbimin ellerindedir. Rabbim benim yardımcımdır.
Akidemi muhafaza ederek yaşayacak dinimi ihya etmiş olmanın süruruyla öleceğim.
Ben asla dinimde dalkavukluk yapmam.”
Yusuf El Kardavi’nin bu açıklaması, Müslümanların ahirete karşılık dünyayı değil dünyaya karşılık ahiret nimetlerini satın almaları gerektiğini gösteren örnek bir davranıştır. Allah kendisinden razı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.